Aleviler ne oldukları ve kim olduklarına karar vermek durumundalar, iki dere bir arada yaşamaya kendilerini mahküm etmemeleri gerekir, devletinde istediği, bölünmüşlüğe katki yaparak,kolay hal edilir duruma kendilerini düşürmemeliler. Her zamankinden dah daha fazla birliğe ve örügütlülüğün geliştirilmeşine ihtiyaç duyulduğu, bir dönemde geçtiklerini, bilince çikarmalari kaçınılmazdır. Devlet ve islamla, dirsek teması içinde olan, sözde Alevi “dedeleri ve önderleri” Kizilbaş-Alevi toplumunda mutlaka teşir edilmelidirler. Onlar, devletten aldığı büyük yardimlarla Kizilbaş-Aleviliği mecrasindan çıkararak, sunni islamin içinde, anlamsiz, içi boşaltılarak sisteme entegre etmenin sunnileştirmenin peşindeler. Bu sinsi pılanın mutlaka Kizilbaş-Alevi toplumunda teşiri zorunlu ve kaçinilmazdir. Tersi, Kizilbaş-Aleviliğin; insanı merkez alan, humanist felsefesi yok olmakla karsş karşiya kalacaktirr. Aşağıya aktaracağım alıntı aleviliğin,doğa ve toplu ilişkilerini anlşılır bir biçimde ortaya koymaktadır.Dolaysıyla Kızılbaş-Alevilerin, bu insan merkezli inanç biçimi, bozulmadan yaşamlı.
(*)”Alevilik; insanı merkeze koyan bir felsefe, bir inanç ve bir yaşamdır. O bir kültür, bir inanç ve bir öğreti olarak toplumsal bir olgudur. Alevilik Orta Asya, Orta Doğu ve Mezopotamya kökenli pek çok inanç öğretisi ve kültür mirasının en uzun sürecinde oluşmuştur. Onun felsefi yanı doğadaki varlıkların ve insan ilişkilerinin tasarımıydı. Bu toplumsal bir tasarımdı. Komüncü ve eşitlikçiydi. “Her şey eşittir” anlayışıyla evrenin “varlığın birliği” felsefesini savunan tarihsel ve toplumsal bir olguya dönüşmüştür. Onun insani yanı “birlikte bölüşüm” içerisinde sevgi ve hoşgörüye dayanmaktadır. Alevilik dünyayı, insanı, toplumu tasarladığı eşitlikçi değişim ve paylaşımla ele alır. İnançlarını, ritüellerini, ibadetini, yolunun toplumsal erkânını, cemlerde gerçekleştirir. “Döktüğünü doldur, ağlattığını güldür, yıktığını yap!” ilkeleri onun yaşam anlayışını oluşturur. Dünyaya hırsla, kinle değil, sevgi ve hoşgörü ile bakmayı esas alır. Dünya, insanlığın ortak evidir, nimetleri de ortaklaştırılmalıdır. Toplumsal tasarımını bu anlayış üzerinden geliştirmiştir. Alevilik – Kızılbaşlık kendine özgü bir yaşam biçimidir. İçinde insana karşı büyük bir sevgi ve saygı vardır. Alevilikte – Kızılbaşlıkta Allah korkusu, din korkusu, cennet, cehennem, korkusu yoktur. Allah sevgisi vardır. İnsan sevgisi vardır. Her şey insandadır. Her şey insanın kalbinde saklıdır. İnsanı sevmek, inancın esasıdır. Âdemden başka yerde Hakk aramak nafiledir”.
Devletle dirsek temasında olnlar ve Kizilbaş-Aleviliği, islamin içinde görerek sunnileştirmek isteyenler (izettin doğan; ki ben bu zatı Kızılbaş-Alevi görmüyorum) başta olmak üzere Kizilbaş-Alevi kamuoyunda teşir edilmelidir. Aksi yöndeki bir gelişme, Kızılbaş-Aleviliğinin, hümanizim ve insanı, eksenine koyan yaklaşımında uzaklaştırılmış olacak.
Ayrıca, devlet yanlısı bu kişilere karşı, ilkeli bir duruş sergilemek, Kizilbaş-Alevilerin geleceği açisinda zorunlu ve gereklidir. Bu kişilere karşı, ilkeli ve tutarli bir tavir geliştirilmedikçe, Kizilbaş-Alevilerin geleceği; bugün’den ve dün’den farkli olmayacaktır. Bahsi geçen bu zat ( izettin doğan) vb’lerinin ismleri zikr edilerek teşir ve tecrit edilmeli.Bu konuda ürkek ve çekingen davranıldığı sürece, Kizilbaş-Alevilerin, kafa karışıklığını gidermek hayli zor olacaktir. Geleceğe dönük pılan ve stratejileri bunların; Kizilbaş-Alevileri, islamın içinde eritip yok etmektir. Kizilbas-Alevi kamuoyunda, bunlarin etkisini kirmak en aza endirmek için, bu kişilerin teşiri gerekli ve zorunludur. Kizilbaş- Aleviliğin önderliğine soyunanlar ve bu misyonu laıkıyla yerine getirmek istiyorlarsa, netleşmek zorundalar. Doğrular, korku ve uzlaşmayla oportünist’ce savunulamaz. Gerçekleri israrla vurgulamak, yanlışları tasfiye etmek, ilkeli bir duruşla mümkündür..
Kizilbaş-Aleviler, yakın zamana kadar kendilerini korkudan hep inkar etmişler. Genellikle kirsal alanlarda yaşadıkları için, okuma yazma oranin düşük olamasından kaynaklı, doğru bilgilerden hep yoksun kalmışlardır. Resmi idelojinin, kendilerine enpoze etemeye çaılştığı, Alevilik dışında, gerçek Kızılbaş-Aleviliği konusunda, ciddi bir kafa karışıklığı yaşamaktalar. Bu konuda Kızılbaş-Alevilerin, onderliğine soyunanlar, Aleviliği doğru bir biçimde gerçek sahipleriyle buluşturmak, tanıştırmak, zorundalar. Öyle islamin içi, islamin dişi vb tartışmalarla, Kizilbaş-Aleviliği, gerçek değerlerinden kopartılarak, içi boşlatılmış hale getirilmemeli.Kızılbaş Alevilerin artik gerçekleri görmeleri gerekiyor; ya Kızılbaş Alevisinız yada Islam. Isalmsaniz; Islamin olamzsa olmazlarından; Şehadet etmek, Namaz kılmak, Zekat vermek, Orçu tutmak, Haca gitmek gibi rutuellerin yerine getirilmesini şart koşar Islam. Bu şartları, yerine getirmiyorsaniz o halde müslüman değilsiniz demektir. Bu durumda kendilerini islamın içinde gören, Kızılbaş-Alevilerin tutarlılığından söz edilmez. Diyer yanda onları zorla Islamın içine çekmek istiyen, tutarsiz ve omurgasız “önderlere” karşı tavır alınması ertelenemez bir görev olmalı. Zorla bir başkası olamak bir başkası gibi yaşamak zorunda kalmamalı Kızılbaş-Aleviler, kendi olmali kendi inançaları uğrunda birlikte mücadelelerini ortak bir zeminde buluşturabilmeliler.
İttahat ve Terakki yönetiminden günümüze,temel bir devlet politikası olarak asimlasyon,iki gurup üzerinde acımasızca uygulanmıştır, Kürtler ve Kızılbaş-Aleviler. Devlet; Kürtleri Türkleştirmek, Kızılbaş Alevileri sunnileştirmek için; katliama yaparak, sürgünlerle yerinde, yurdunda ederek Kizilbaş- Alevileri sunnui islamin içinde erterek ağir bir dini asimlasyona tabi tutmuştur. Kürtleride ayni şekilde sürerek, katl ederek asimlasyona uğratmiş. Kürtler bu asimlasyona direnerek karsi koyarken, Kizilbas-Aleviler müslüman kesimin ağır iftira ve karalamaları karşısında, sesiz kalmak, direnmek yerine asimle olmuşlardır büyük oranda.
Tarih boyunca karşılaştıkları katliamlar, kıyımlar ve Kızılbaş -Aleviler hakında yaydıkları ağır iftira kanpanyalari, gerek cumhuriyet öncesi gerekse cumhuriyet döneminde hiç hızı kesilmeden süre gelmiştir. Bu tür ağır iftira kanpanyalarını, çeşitli katliamlar izlemiş ve Kızılbaş- Alevilerin, kendilerin gizlemelri bir zorunluluk olmuştur. Bu yüzde, asırlar boyu ibadetlerini gizlilik içinde yerine getirmek zorunda kalmışlardır.Hiç uzağa gitmeye gerek yok,refa partisi genel başkanı necayi kutun Aleviler için sapkin bir mehzep sözünü, bir kaç sene önce kuladi. Cem evleri için ibadet yeri değil cümbüş yeridir sözü, bu iktidar döneminde kulanıldı, Cumhuriyetin kuruluşunda günümüze, her on yıla bir Kızılbaş-Alevi katliamı sığdırılmıştır. Yapılan Alevi açılımlarıyla alevileri islamın içinde ertip islamlaştirmak, devletin her zaman politikası olmuştur. Son günlerde Kızılbaş-Alevi çalışanlarına yönelik tutuklamalar ve cemevlrine yönelik saldırılar, Kızılbaş-Aleileri, fırtınalı günlerin beklediğini habercisi gibi. AKP, bugüne kadar Kızılbaş-Alevilere yönelmemeşi’ise onların Kürt ulus mücadelesiyle yakınlaşmasında korktuğu içindir. Umarı Kızılbaş-Aleviler bu gelişmelerde olumlu dersler çıkarır, bir kez daha hayl kırıklığı yaşamazlar.

RESUL ERENLER
05. 02. 2012