İki köy var Elbistan dağlarının ardında

Siz hokümatın kararını dahi çiğneyip tüm evlerimize saldırdınız… Vurun bizi… Vurun dedik açtık bağırlarımızı… Erkeklerimiz tepenin başında, alınlarında namlular… Bir, iki yürüyecek oldular, tuttuk namluları, süngüleri… İcracı, icracı mamırı hokümatı icracı…

İki köy var Elbistan dağlarının ardında
İki köy var Elbistan dağlarının ardında

“Sen bir hükümdarsın Türkmen ilinde,

Emir bende değil sendedir sende”

Maraş’tan Elbistan’a gelirseniz ve bir araba tutup dağlara vurursanız, dereler tepeler aşarsanız, eğer otomobiliniz iyi ise iki saat, benimki gibiyse üç dört saat sonra bir vadinin arasında kocaman İncecik köyüne, sonra berisinde Bebe mezrasına. Bebe’den güneye vurup dağı aşarsanız Aktil köyüne varırsınız. Ve size anlatırlar ki burada 1298’den beri kavgası olan bereketli topraklar vardır. Ve anlatırlar ki bu bereketli toprakların, soğuk pınarlı Bebe mezrasının, o her daim püfür püfür esen yaylanın tapusu Halil oğlu Gıco’dan oğlu Halil’e kalmıştır. Ve anlatırlar ki Alevi vatandaşların oturduğu Aktil köyü ile Sünni vatandaşların oturduğu İncecik köyü yıllardan beri şu, bu etkilerin altında bir toprak savaşına girişmişlerdir. İncecik 1950’den sonra DP’yi Aktil ise her daim CHP’yi tutmuştur. Sonra gelmiş baskılar, gelmiş suçlamalar, gelmiş mahkeme kapıları.

Karşılıklı tapular çıkmış, bilirkişiler mekik dokumuşlar. Ve derler ki milletvekili adayları, “Eğer bize oy vermezseniz…” Korkular, sinmeler… Ve derler ki bir kardeş kavgası alev alev… Sünni ve Alevi… Derken davanın bir kısmı Aktillilerin aleyhine sonuçlanır. Dava onaylanır. İcra memuru yanına sekiz jandarma, bir çavuş alıp Bebe mezrası içindeki 10 evden beşinin yıkılma, beşinin boşaltılma kararıyla bu topraklar üzerine gelir. Şu var ki ilamın böyle demesine rağmen ne olur, olur, mezra dışındaki evler de yıkım yıkım yıkılır. İşte bu yazı dizisinin birinci bölümü. Aktil ile İncecik arasında toprak kavgasını anlatır.

“Bre anam, saydım, ağıllar hariç, yirmi üç ev yıkılmış bu neme ne?”

Safiye kadın bi hoş güldü, bi hoş… Ne gülmek ne ağlamak bu, bi hoş.

Geldiler

“Geldiler can, geldiler dost… Sekiz jandarma bir başçavuş, yanlarında elinde ilam mamırı, hokümat icracı.”

Ve ertesi gün bazı İstanbul gazetelerinin “Memleket Haberleri” sütununda şu haber yayımlanır:

“Elbistan (Hususi) – Kazamız Bebe mezrasında bir ihtilaftan dolayı mahkemeye intikal eden dava nihayetlenmiş ve karar üzerine beş evi yıkmaya giden icra memuru ile jandarmalar burada oturan Aktil köylülerinin direnmeleri üzerine kararı infaz edememişlerdir. Bilhassa kadınlar, jandarmalara hücum etmiş, bir kadın yaralanmıştır. Vaziyetin ne olacağı çevrede merakla takip olunmaktadır.”

“Hokümat der ki can, hokümat der ki dost, şu gördüğün beş ev yıkılacak, şu beş ev dahi boşaltılacak. Hokümat bu, helbet hokümatın dediği olur. Hokümat derse ki şu beş ev yıkılacak, şu beş ev dahi boşaltılacak, mamırı hokümat icracı ve başlarında baş efendi ile sekiz jandarma süngü takıp gelirse bizim boynumuz kıldan ince. Hokümata, mahkemeye şekva olmaz. Ama hokümat demiş ki beş ev yıkılacak, beş ev dahi boşaltılacak, buna rağmen hokümatı mamırı icracının emriyle jandarma tüm evleri yerle yeksan etmeye başlayınca dayanamadık dost, dayanamadık can, dayanamadık efendim, tabibim gül yüzlüm…”

Ve dedik ki:

Dedik ki oğul, yıkamazsınız, yıkamazsınız. Yıkarsınız ama ancak hokümatın dediğini yıkarsınız. Hokümat ne diyorsa onu yaparsınız… Çektiler tüfekleri oğul… Çoluk çocuk ağıta başlar. Bir ağıt ki duymayınca yürek kıpırdamaz… Vurun dedik oğul, vurun bizi… Vurun öldürün. Vurun öldürün de biz de kurtulak siz dahi… Üstümüze yıkın konaklarımızı, damlarımızı… Kalaslar altında kalalım, tümcek ana, oğul, bacı kardeş tümcek ölelim… Bu ne zulüm, bu ne karar? Muaviye mi dirildi yoksa? Hokümat diyor ki şu beş ev yıkılacak, şu beş ev dahi boşaltılacak… Siz hokümatın kararını dahi çiğneyip tüm evlerimize saldırdınız… Vurun bizi… Vurun dedik açtık bağırlarımızı… Erkeklerimiz tepenin başında, alınlarında namlular… Bir, iki yürüyecek oldular, tuttuk namluları, süngüleri… İcracı, icracı mamırı hokümatı icracı… Bu nasıl iş, bu nasıl tatbik? Hokümatımız bu kadar zalim değil, hokümatımız bu kadar hayın değil, hokümatımız adil, ama bu nasıl iş? Nasıl yıkarsın hokümatın yıkma dediğini? İşte böyle dedik oğul, işte böyle dedik efendim, tabibim, gül yüzlüm… Böyle dedik… Dedik de durdular. Böyle dedik de siz biliriz deyip çekildiler… Sarılıp ağlaştık onlar gidince…

Fikret Otyam

İlginizi çekebilir...

PSAKD-DANISMA-KURULU-

PSAKD yöneticileri: Gençlerimiz ışık saçıyor-VİDEO

PİRHA- PSAKD şube yöneticileri, Antalya’da gerçekleştirilen iki günlük danışma kurulu toplantısını değerlendirdi. Uzun aradan sonra …