Lazların gönüllü asimilasyonu

Devlet, ’60’lardan sonra, bilhassa da ’80’lerden sonra Lazcaya karşı kesin zaferini ilan etti. Uygulanmayan kimi planlar ve ’30’larda, ’40’larda okullardaki kimi uygulamalar dışında devletin Lazlara sert bir asimilasyon politikası uyguladığı söylenemez. Lazların gönüllü asimilasyonu devletin işini kolaylaştırdı.

Dil, toplumsal varoluşun en temel dayanağıdır. Öyle ki dili olmayan toplumun tarihi, kültürü ve mevcut varlığı hakkında veri üretmek bilimsel anlamda da neredeyse mümkün değildir. Tarih, dille aktarılır ve tarih boyunca edindikleri tecrübeler toplumların şimdiki zaman içerisinde gerçekleşen etkinliklerini anlamlandırabilmemizi sağlar. Bu anlam, evrensel değerlerle birleştiği zaman da insanlığın ortak mirası ortaya çıkar.

Anadolu’nun en eski yerleşik halklarından olan Lazların dili ise bugün yok olmakla yüz yüze. Gerek tarih boyunca yaşanan istilalar, gerek Lazların yaşadığı topraklarda hükmeden devletlerin politikaları Lazcanın günden güne eriyen ve bugün kaybolmaya yüz tutmuş bir dil haline gelmesine sebep oldu. Oysa Lazca, kendine has karakteri ve neredeyse nadir sayılabilecek yerliliği, konuşulduğu coğrafyanın iklim ve yer şekilleriyle ahengiyle de Anadolu’nun en önemli dilleri arasında.

Laz şair ve yazar İsmail Güney Yılmaz’la Lazca hakkında konuştuk:

Dili kaybolmaya yüz tutmuş bir toplumun edebiyatını yapıyorsunuz. Sizce ana dil toplumlar için ne ifade eder? Laz toplumu özelinde ana dilin önemi sizce nedir?

Ana dil, ulusal kimlik tanımının çoğunlukla başlıca unsurdur. Bu meselede söz konusu olan Lazlarsa, Lazca, Laz kimliğinin neredeyse yegane belirleyenidir. Zira Lazlarda ciddi bir ulusal bilinç eksiği var olduğu için kimliğin varlığını belirleyen şey ana dille sınırlı olabilmekte. Lazlar hem topluma tamamen entegre olmuş bir millet; hem de “Laz” adı iki bin yıldır yörenin Laz olmayan Helenik, Türk vesaire halklarını tanımlamak için de kullanılabilen bir isim. Bu karmaşa içinde Lazca, Lazlığın sıkıca sarıldığı tutamaç oluyor. Ana dil, her halkın öz hazinesi, göz bebeğidir, sesidir, duyusudur. Her ana dil, o halkın onca yıllık birikiminin esas taşıyıcısıdır. Dil ölürse o birikim de ölür. “Biz” olma duygusu zayıflar, bir halk kendini, tarihini, sesini kaybeder, dünya da bir rengini kaybeder, eksilir.

Tarihi, yapısı, dil ailesi, teknik özellikleriyle Lazca nasıl bir dildir?

Lazca bir Güney Kafkas dili. Yani bilinen büyük dil ailelerinden herhangi birine bağlı olmayan izole bir dil ailesinden. Bu grupta Gürcüce, Megrelce ve Svancayla akrabadır. En yakın akraba Megrelce; Laz ve Megrel halkları tek bir halk sayılırlar. Tarihteki Lazika Krallığı, ki kadim Colchis’in devamıdır, bugünkü Megrelya’da, yani Batı Gürcistan topraklarındadır. Lazca ve Lazların üç bin yıldan uzun bir tarihleri var ve hep aynı coğrafyadalar. Tarihte nadir görülebilecek düzeyde bir yerlilikten söz ediyoruz yani, hele de bu kadar küçük bir halk için. Gramer olarak Lazca “kaynaştırmalı” denilen diller arasındadır, çok sayıda ön ek barındırır. Başka dilde üç, dört kelimeyle ifade edilebilecek olan şeyler Lazcada tek kelime olabilir. Lakin bu durum aynı zamanda Lazcayı “zor” bir dil haline de getiriyor. Bu özet, Lazcayı öğrenecekler için “karmaşa”yı ortaya koyuyor olsa gerek. Bazı kelimler canlı/ cansız varlıklara göre değişir. Alfabede 30 sessiz, beş sesli var. Standart alfabeye alınmayan, yalnızca belli diyalektlerde var olan üç çift ünsüz de mevcut. Lazca sayma sistemi 10’luk değil, 20’liktir. Alfabe Latin temellidir, 1929’da oluşturuldu, 1984’te geliştirildi. Gürcistan Lazları ise Gürcü alfabesiyle yazar. Bu alfabeyle yazılmış, genelde akademik ciddi bir külliyat var.

Lazcanın tarihte ve bugün konuşulduğu coğrafyalar hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Lazcanın dün ve bugün konuşulduğu coğrafya hemen hemen örtüşüyor. En azından Trabzon İmparatorluğu’ndan bugüne Pazar’ın Lazcanın batı sınırı olduğu biliniyor. Antik dönemde Lazcanın daha batıda Trabzon’un doğusunu kapsayacak biçimde yayılmış olabileceği tahmin ediliyor. Kimilerine göre bu coğrafya daha da geniş olabilir hatta. Lazca ile Megrelcenin birliği 8. yüzyılda Arap istilasıyla bozuldu. Araplardan kaçan Gürcüler bugünkü Acara’ya yerleştiler, Laz-Megrel coğrafyası böylece bölündü. Öncesinde bu coğrafya Lazlıktı. Ki Acara adı da, Lazlara verilen eski isimlerden olan Eger’den gelir. Megrel adı da, Lazika’nın diğer adı olan Egrisi de bu köktendir. Bugün Lazca, Pazar ile Sarp köyleri arasında olan coğrafyada konuşuluyor. Pazar, Ardeşen, Fındıklı, Arhavi, Hopa ilçeleriyle ile Borçka ve Çamlıhemşin ilçelerinin kuzey bölümleri Laz coğrafyasıdır.

Ne oldu da Lazca yok olmayla yüz yüze bir dil haline geldi? Lazca’nın yok olma tehdidiyle karşı karşıya bir dil haline gelmesinde kimin ne gibi sorumlulukları var?

Lazcanın yok olmasının başlıca sebebi elbette Lazcanın hiçbir zaman bir devlet dili, edebiyat dili olmamasıdır. Osmanlı’nın son döneminde ve özellikle Sovyetlerde kimi çabalar olsa da bunlar hem çok geç kalmış; hem de cılız işler. Elbette ki hayati öneme sahip ama sınırlı çabalar. Bu tarihsel durumun, akışın, Lazların Lazcaya ilgisizliğine, Cumhuriyet döneminden itibaren asimilasyon politikaları da eklenince Lazcanın sona doğru giden hikayesinde dışsal bir etkiyle bir ivmelenme meydana gelmiş oldu. Devlet, ’60’lardan sonra, bilhassa da ’80’lerden sonra Lazcaya karşı kesin zaferini ilan etti. Okullaşmanın artması, Lazların eğitim-öğretime olan ilgisi/yatkınlığı, Lazların Hanefi-Sünni olması, büyük şehirlere olan yoğun göç, çay tarımının gelişimi asimilasyonun diğer belirleyenleri. Uygulanmayan kimi planlar ve ’30’larda, ’40’larda okullardaki kimi uygulamalar dışında devletin Lazlara sert bir asimilasyon politikası uyguladığı söylenemez. Lazların gönüllü asimilasyonu devletin işini kolaylaştırdı.

Doğal olarak suçu, günahı tek bir odağa yükleyemeyiz. Netice olarak Fırtına vadisindeki sınırlı alan dışında köylerde bile Türkçe karşısında gerilemiş bir dilden söz ediyoruz. ’70’li yıllarda Laz coğrafyasında etkin olan devrimci hareketlerin de konuya olan ilgisizliği ile Lazca ve Lazlık için tarihi bir fırsatın kaçırılmış olduğunu söyleyelim. Yine de ’90’lı yıllarda ortaya çıkan Laz kimlik/ kültür hareketi de solcu Lazların öncülüğünde gelişmiştir.

Laz dili üzerine çalışan kurum, kişi veya organizasyonlar var mı? Varsa neler yapıyorlar?

Bu konuda çalışan iki kurum var: Laz Enstitüsü ve Laz Kültür Derneği. Laz Enstitüsü daha çok Lazca seçmeli dersler gibi konularda çaba sarf ediyor. Laz Kültür Derneği yayın faaliyetlerine ağırlık vermeye çalışıyor. Laz Enstitüsü çevresinin bir dönem atılım sağladığı Lazca yayın faaliyeti son zamanlarda zayıfladı. Laz Kültür Derneği’nin de çalışmaları olanakları dahilinde sınırlıdır. Ogni ve Uncire dergileri LKD’nin yayınları. Her iki kurum da Lazcanın devletçe tanınması ve yaşaması için çalışıyor.

Lazca’nın korunması ve yaşatılması için devlet, kurum ve kişilerin sorumluluklarına ayrı ayrı değinebilir misiniz? Devlet ne yapmalı, kurumlar ne yapmalı, kişiler ne yapmalı?

Seçmeli derslerle bir adım atan devlet, sınırlamalarını, çekincelerini kaldırmalı, bu dilin yaşaması için samimi bir katkı sunmalı. Kurumlar, çalışmalarındaki niteliği ve niceliği artırmalı, Lazca meselesinin bir avuç insanın değil, tüm bir halkın sorunu hâline getirmek için uğraşmalı. Kişiler, kimliklerinin önemli bir parçası olan Lazcayı sahiplenmeli, kullanmalı, çocuklarına öğretmeli. Lazca üretmeli.

Peki Lazca akademik çalışmalar var mı? Varsa ne aşamadalar?

Lazca üzerine akademik çalışmalar henüz zayıf. Bu konuda Gürcistan, Batı Avrupa ve Rusya’da önemli sayılabilecek bir birikim var ama Türkiye’de Lazca hususundaki akademik çabalar yeni. Son yıllarda özellikle Laz kadın akademisyenlerin birkaç tezi yayımlandı. Çoğalması elzem. Boğaziçi ve Bilgi Üniversitesi’nde de Lazca dersler veriliyor.

İsmail Güney Yılmaz kimdir?

1986 Beyoğlu doğumlu Laz şair ve yazar. Aslen Rize’nin Atina (Pazar) ilçesi Xunar köyünden olan Yılmaz, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. Güncel politik yazıları 2007’den beri, Türkçe şiirleri 2013’ten bu yana muhtelif mecralarda yayımlanıyor. Yılmaz’ın yayımlanmış iki adet Türkçe şiir kitabı var. Yılmaz, İstanbul’dan köye döndüğü çocukluk yıllarından beri ana dili olan Lazca’yla da ilgileniyor. İki Lazca şiir kitabı yayımlayan Yılmaz’ın şiirleri, çağdaş Laz edebiyatının sınırlı sayıdaki örneklerinden. Bugüne dek konuya dair çeşitli makaleler de kaleme alan Yılmaz, kurumsal faaliyetlerin içinde de yer alıyor. Lazca gazete Ağani Murutsxi, yeniden çıkmaya başlayan yarı-akademik dergi Ogni ve Lazca edebiyat dergisi Uncire’nin yazarlarından ve emekçilerinden olan Yılmaz’ın yayımlanmayı bekleyen, özellikle Laz sosyolojisine eğilmeye çalışan bir kitabı daha mevcut.

MIHEME PORGEBOL – Yeni Özgür Politika

İlginizi çekebilir...

PSAKD-DANISMA-KURULU-

PSAKD yöneticileri: Gençlerimiz ışık saçıyor-VİDEO

PİRHA- PSAKD şube yöneticileri, Antalya’da gerçekleştirilen iki günlük danışma kurulu toplantısını değerlendirdi. Uzun aradan sonra …