Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği , Alevilere yönelik ayrımcı uygulamalar ve hak ihlallerine yönelik olarak hazırladığı 2013 raporunu açıkladı. Buna göre geçen yıl Alevilere yönelik, ayrımcı tutum, nefret söylemi, uygulama ve yasal olarak yok saymalar devam etti.
Huybar Sultan Alevi Kültür Derneği yayınladığı 2013 hak ihlalleri raporunda “Geçmiş yıllarda olduğu gibi 2013 yılında da Alevilere yönelik ayrımcı tutum, nefret söylemi, uygulama ve yasal olarak yok saymalar devam etmiştir. Daha önceki Hükümetlerden devreden yasaklar ve yok saymalar AK Parti Hükümetinin 11 yıllık iktidarı döneminde sürmüştür” tespitinde bulundu.
Derneğin raporunda şu hususlar öne çıktı:
– Alevilerin sistematik olarak güvenlik eksenli bir fişlemeye tabi tutuldukları ve bunun da devam ettiği,
– Alevilere yönelik yaşamın tüm alanlarında (Okul, askeriye, iş yeri, mezarlıklar, medya organları vb) hakaretlerin, inkar, tahrif ve asimilasyonların devam ettiği,
– Alevilere yönelik tecrit ve baskıların oluştuğu,
– Alevi inanç öğelerine yönelik Tv’lerde sansür uygulandığı,
– Cemevi yapında sorunlar çıkartılıp, kimi yönetici arkadaşlarımızın yargılandığı,
– Evlerin işaretlenmesi ve/veya tehdit içeren bildirilerin bırakılması
– Demokratikleşme paketlerinde Alevilere yer verilmezken, Alevileri eşit yurttaş olarak göremeyen rencide edici uygulamaların yapılması
– TBMM de kurulan Anayasa uzlaşma komisyonu 2013 yılında Alevilerle ilgili sunulan hiçbir öneride uzlaşılamaması,
– Başbakanın kendisini dört dörtlük Alevi ilan etmesi
– İstanbul’da yapılan 3.Köprüye Yavuz Sultan Selim isminin verilmesi
– Askeriyede Alevilere hakaret ve şüpheli asker intiharları
– Alevilerin işten çıkartılmaları ve sürgün cezaları
– Cemevleri’nin ibadethane olmadığı bir tarafa “Ergenekon planı” olarak ortaya çıktığının iddiası,
– Maraş katliamı yasaklamaları ve Katliamda yaşamını yitiren canların kayıp mezarları
– Kürt sorunun çözümü için başlatılan ve hedeflenen demokratikleşme sürecinde Alevilerin dışarıda tutma girişimleri (Yedi bölgeden sadece birisinde bir Alevi kişi akil insan yapılırken, yapılan akil insanlar toplantısına da Alevi kurumları çoğunlukla davet edilmediler.)
– Suriye’den El Nusra katliamından kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyeli Türkmen Alevilerin sahipsiz bırakılıp sokaklara terk edilmeleri…”
GEZİ DİRENİŞİ
28 Mayıs tarihinde İstanbul Taksim Gezi parkında bulunan ağaçların kesilmesine tepki olarak başlayan Gezi olaylarına da dikkat çekilen raporda, “Gezi direnişi’ süresince Aleviler yaşadıkları tüm mağduriyetlerin, hakaretlerin, baskıların, tehditlerin ve yaşam alanlarına müdahalenin sonucu olarak hak arayışı için alanlara çıktılar” denildi. Raporda, Gezi Direnişi süresince polisin şiddetiyle yaşamını yitiren altı genç de Alevi idi. Bunun yanı sıra yaralanıp hastanelere sevk edilenlerin yine büyük bir çoğunluğu Alevi idi. Bu süreçte polis Alevi mahallerini abluka altına alarak aşırı güç kullanımında bulundu. Bu güç kullanımı çoğunlukla ev içlerine kadar yapıldı. Alevi mahallelerinde müdahaleler gösteriyi dağıtmaya yönelik değil, göstericileri bizzat hedef alarak yapıldı” diye eklendi.
KRİMİNALİZE OPERASYONLAR
Raporda ayrıca “Alevilerin yoğun yaşadığı mahallelerin demografik yapılarının değiştirilmesi yanı sıra büyük inşat şirketlerine rant amacıyla uygulamaya çalıştıkları kentsel dönüşüm projeleri hız kazandı” tespiti yapılırken, 2013 yılında önceki yıllara nazaran Aleviler üzerinde çok farklı bir Algı çalışması yürütüldüğüne dikkat çekildi. Raporda, “Aleviler bu dönemde yoğun olarak kriminalize operasyonlarına tabi tutuldular” denildi.
Yine aynı dönemde yoğun olarak “Aleviler ve Terörizm” ilişkisi kurulmaya çalışıldığı tepkisinde bulunan dernek, hükümetin Suriye’ye yönelik politikalarının da Alevileri mağdur ettiğine vurgu yaptı.
Raporda, “Türkiye Cumhuriyeti Hükumeti’nin Suriye’ye yönelik yürüttüğü politikalar doğrultusunda muhaliflere verdiği destek ve sınırın muhalifler için halbura çevrilmesi neticesinde Başta Hatay olmak üzere sınır illerinde yaşayan Alevi vatandaşlar kendilerini tehdit altında hissetmektedirler” diye belirtildi.
YENİ ANAYASA
Sorunlar Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Demokratik ve Laik bir ülke olmamasından kaynaklı sorunlardır. Tekçi, yasakçı ve yok saymacı anlayış yasalarca korunmaktadır” denilen raporda, tüm halkları, inançları kapsayan “Demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü ve Laik” bir yeni Anayasa istedi.
Dernek yeni Anayasa için şu önerilerde bulundu:
– Devlet tüm dinlere – inançlara eşit mesafede durmalı ve mevcut durumda olduğu gibi egemen bir Devlet Dini oluşturmamalıdır.
– Devletin bir Dini kurumu olmamalı, hiçbir dini – inancı finanse etmemelidir.
– Din – inanç sivil hayata terk edilmeli, Devlet hiçbir dini organizasyonda yer almamalı destekçisi ve/veya engelleyicisi olmamalıdır.
– Din – İnanç eğitimi, öğretimi okullarda değil, ilgili inancın ibadethanelerinde o inancın mensuplarınca verilmelidir.
– Her türlü inançlara ve kimliklere yönelik ayrımcı uygulamalar, sözler, hakaretler nefret söylemi kapsamında cezai yaptırımlara tabi tutulmalı ve yıllardır mağduriyete uğramış topluluklar için pozitif ayrımcılık Anayasal güvenceye alınmalıdır.
– Toplumda derin yaralar bırakan Katliamlar için “Yüzleşme ve Hakikatleri araştırma komisyonları” kurulmalı ve bu katliamların halen dahi devam eden sonuçları ortadan kaldırılmalıdır. Böylelikle toplumsal barış ve bir arada yaşam kültürü sağlam bir zeminde inşa edilecekti.