İki aydan fazla süredir Elbistan Cemevi `nde her Çarşamba günü saat 20:00′da ”Gençlik Buluşmaları” adı altında toplantılar yapılıyor.
Toplantılara gözlemci olarak katıldığımızda ilk dikkatimizi çeken nokta, katılımcıların büyük çoğunluğunun gençlikle hiç alakası olmayan esnaftan oluştuğu ve Elbistan’da toplumsal mücadeleye en uzak kişilerin toplantılara öncülük eden kişilerle aynı oluşuydu. Ele alınabilir bir gündem maddesi bile belirlemeden başlatılan toplantılarda konuşulanları dinledikçe asıl maksat anlaşılmaya başlıyor. Zaten katılımcı profiline biraz yakından bakıldığında insan ”esnaftaki bu Cemevi sevdası da nereden çıktı?” diye sormadan edemiyor. Toplantıların asıl amacının ‘’Cemevi’ni yeniden itibarına kavuşturmak’’ olduğu tekrarlanıp duruluyor. Oysa asıl maksat başka. Şöyle ki:
Elbistan’da bu sene yerel seçimlerde Cemevi ve CHP, Alevi toplumsallığını bir kez daha MHP’ye oy vermeye yönlendirmişti. (Bu Cemevi ve CHP’nin ilk kez yaptığı bir ayak oyunu değildi) Seçim sonuçlarına bakıldığında ise bunda ne kadar başarılı oldukları acı bir biçimde anlaşılıyor. Örneğin Malap ve Küçük Yapalak köylerinde MHP’ye çıkan oy % 95 civarıydı. Demircilik, Zerdekeş ve Gücük gibi köylerde bu oran %70’lere çekilirken bu köylerden AKP’ye de oy çıktığı görülüyordu. Toplamda Alevi kesimden MHP’ye giden oyun en az 11.000 oy olduğunu söylemek mümkün. Çünkü 15.000 oy potansiyeli olan CHP bu seçimde 3 binden biraz fazla oy alabildi.
Tam da bu noktadan CHP ve Cemevi yönetimlerini yakından incelemek gerekiyor. Bu yönetimlerde öncelikle esnaf ağırlığı göze çarpıyor. Bu ise esnafın Cemevi toplantılarına gösterdiği ilgiyi açıklamak için uygun bir veri sayılır. Zira 30 Martta seçimi MHP kaybetmiş ve tekrar kazanan AKP’li belediye, yerel seçimlerden CHP kökenli olduğu halde MHP’ye oy veren Alevi kesime karşı kinini bir kat daha bilemişti. Belediye’ye işi düşen ve MHP’ye oy verdiği kesin görünen Alevi esnaf, belediye çalışanlarınca tersleniyor, ruhsat, kat izni gibi işleri elden geldiğince zorlaştırılıyordu. İşte tam bu noktada esnaf, çare olarak Alevi toplumuna sığınmayı keşfetti. Böylece apar topar Cemevi toplantıları başladı. Tabii bunda Cemevi yönetiminde doğan boşluğun da ciddi etkisi yok değil. Bu boşluğun kimlerce doldurulması gerektiğine ise Cemevi’nin eski yönetimi çoktan karar vermiş görünüyor. toplantılara öncülük eden kişilerden bu daha iyi anlaşılıyor. Mamağfih şu an yapılan toplantıların Cemevi yönetimi ya da Hacı Bektaş Veli Kültür ve Dayanışma Vakfı’nca da hukuki bir geçerliliği yoktur. Buna rağmen bu hukuksuzluğa yönetim göz yummakta.
İlk üç toplantıda alınabilen ilk karar ”dükkanlara birer yardım kutusu konması” oldu. Evet, yanlış anlaşılma yok. Bu kutular, bildiğiniz dinci-sağcı esnafın dükkanlarında gördüğümüz sadaka kutularının aynıydı ve tek farkı bu kutuların üzerinde bir Cemevi ambleminin bulunmasıydı. Sonraki toplantılarda ise gündem maddelerinde Cemevi’nde çocuklara din dersleri verilmesi, kreş, sınavlara yönelik özel dersler, oyun bahçesi, pazar günleri kahvaltı buluşmaları gibi fikirlere yer verildi. Her ne kadar çaba harcansa da bu etkinlikler için halktan bir destek alınamadı. Bütün etkinliklere katılım esnaf ve bu kişilerle akraba ve ahbap ilişkileri olan dar bir öğretmen çevresi ve bir grup gençle sınırlı kaldı. Öğretmenler, özellikle din dersleriyle ilgili olarak Elbistan Eğitimde Sınıf Tavrı grubunca ciddi biçimde eleştiriye tabi tutuldu. Bu toplantılardan umutlu olan gençlik ise düzenledikleri Sivas anmasında esnaftan destek görmeyince toplantılardan çekilme kararı aldı. Şimdi gençlik ve sendikalı öğretmenler Sivas katliamı anması için Sivas’a gitme hazırlığındalar. Sivas anmasına Cemevi toplantılarında boy gösteren esnaftan ise tahmin edileceği gibi, bir ilgi yok!
Bundan sonra Cemevi çalışmalarının devam edeceğini öngörmek zor değil. Çünkü çalışmalarda asıl amaç bir miktar nakit biriktirmek, gibi görünmekte. Bu fikre varmak için toplantılarda konuşulan konuların % 80’inin eninde sonunda paraya dayandığını fark etmek yeterli oluyor. Zaten çoğu zaman esnaf bunu açıkça da ifade ediyor. Toplanan para muhtemelen Cemevi’ne kaynak olarak kullanılırken bu vesileyle esnaf kendi reklamını da yapmış olacak. Diğer yandan esnaf, Alevileri kendilerinden alışveriş yapmaya davet ederken elini güçlendirme imkanı bulacak. Son olarak ve en önemlisi şu an devam etmekte olan etkinlikler, Avrupa’dan gelecek Alevi yazlıkçılarına da duyurulduğunda daha fazla bağış toplanabilinecektir.
Kısacası Cemevi’ndeki çalışmaların odağında çıkar ilişkileri gizlenemeyecek biçimde kendini göstermektedir.
Bu konuda söylenebilinecek son cümleler şunlar olabilir:
Sivas katliamı anmasından salon parası alan düğün salonu sahibi, dükkanının camına ”Deniz Gezmiş montu gelmiştir” yazan tekstilci, MHP’ye oy vermiş esnaf, gerektiğinde oy satmış müteahhit, çocuklara gerici dedelerden şeriat dersi okutmuş ve gerilla cenazesini kapıdan göndermiş Cemevi yöneticisi… Cemevi’ni sahiplendiğini iddia eden kişilerin gerçek profili budur. Hepsi Cemevi’ni temsil ettiğini iddia etmektedir. Hem de bir özeleştiri, yüz kızarması olmaksızın. Ve hepsi, sanki bunları yapanlar kendileri değilmiş gibi insanların karşısına çıkıp Aleviliği temsil edeceklerine inanmamızı beklemekte.
Konuyla ilgili kapımıza gelebilecek, karşımıza çıkabilecek ve Cemevi’ni temsil ettiğini söyleyen her kim olursa olsun, bu kişilere, geçmişte işledikleri suçların özeleştirisini vermeden, halktan ve halkın içinde açıkça özür dilemeden kendilerini meşrulaştıracak herhangi bir katılımda bulunmayacağımızı söylemek en doğru tavır olacaktır. Aksi taktirde Elbistan Alevi toplumu, kendi temsiliyetini hiçbir meşruiyeti olmayan bir toplama daha terk etmiş olacaktır.
Ve bizce Alevi toplumu bu çürümüşlüğe terk edilemeyecek kadar değerlidir.
ELBİSTAN EĞİTİMDE SINIF TAVRI ÖĞRETMENLERİ