Cizre olaylarından sonra, televizyon kanallarında, Hüda-Par yetkililerinin sık sık görülmesi tesadüfü olmasa gerek. En ulusalcı kanallarda bile, boy göstermeleri, başta PKK olmak üzere HDP ve onların kitle tabanını suçlamaları,DAİŞ denen katillere töz kondurmamaları onların ne kadar “Kürt ve Kürt”lerden yana olduğunu gözler önüne seriyor. Daha düne kadar bunları, “irticacı, yobaz ve gerici” olarak lanse edenler, bugün özgürlük haraketine olan karştlığından dolayı kendi kanallarında en iyi şekilde ağırlamaları bu kontra örgütün kime ve kimlere hizmet ettiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Cizre olayları Hüda-Par denen kontara örgütün, tek başına yapabileceği olaylar olmadığı gibi, bu olaylara gücü ve kapsitesi de yeteli değildir. O devlet destekli pıravakatör bir yapılnmadır. Geçmişine bakaıldığı zaman kötü sicilli olduğunu anlamak çok’ta zor değil. Kürt özgürlük haraketini, tek başına karşısına alacak ve kafa tutacak ne örgütlülüğü, nede kapasitesi vadır. Sömürgeci Türk devletinin kendilerine yüklediği, karşı devrimci misyonu oynamak için, yeniden sahneye sürülen bir fügüran ve kukla bir yapılanmadır, ellerinde kan gözlerinde kin vardır, kendisinden başkasına yaşama hakkı tanımayan bir katiller toplamıdır. Böylece TC’nin, geçmişten bugüne uygulaya geldiği, kışkırtma ve Kürtler arasında çatışmanın ve düşmanlığın tohumlarını yeniden atmak ve özgürlük haraketinin kitle desteğini zayıflatmak amaçlı sahneye sürülmüşlerdir. Geçmişte olduğu gibi bugünde, Kürt özgürlük hareketine karşı kulanılmaya en müsait örgüttür Hüda-Par. Bölgenin hasasiyetleri-islami değerleri-kulanarak yapmaktalar, bu ve benzeri pıravakatif eylemlerini.
Son seçimlerde de, bunların AKP’ye çalıştığı biliniyor. Rojava da, DAİŞ denen katillerle amaçlarına ulaşmak isteyen devlet, Kuzeyde Hüda-Par çeteleriyele bunu yapmak istiyor. Recep Tayyp Erdoğan’nın,”PKK ile DAİŞ’İ “aynı’ görmesi, PYD’yi ‘terörist’ ilan etmesi onların gerçek niyetini ele veriyor.
Namuslu olduğunu idda eden hiç bir Kürt; Kürt kadınlarını savaş ganimet sayarak pazarlarda satan, Kobane ve Şengalde etnik temizlik yaparak, Kürtlerden temizlemeye çalışan ve insana dayır ne varsa saldıran, tüm Kürt değerlerini, mallarını talan yeltenen ve onları göçe zorlayan DAİŞ’in vahşi saldırılarına karşı seyirci kalmaz ve onlardan yana saf tutmaz.
Ama onlar ne yaptı? 6-8 ekim Kobane’yi destek eylemlerinde, Kürt halkına saldırdılar. Keza, Cizrede yine saldıranlar onlar. Hüda-Par denen kontra örgütün hiç bir üyesinin yakalanmaması ve buna karşı yüzlerce Kürt özgürlük haraketi taraftarlarının yakalanıp ve yaklaşık kırk kişinin katl edilmesi, Hüda-Par denen bu kontra yapılanmanın kimle, kime karşı savaş tutuklarını en iyi şekilde açıklamaktadır. Arınçın bu partiyi ziyaretinden sonra saldırıların yapılması da manidardır.
Şengalde Peşmergelerin, DAİŞ denen katiller karşısında tutunamaması, Rojavada ve Güneyde, PKK’nin saldırılara karşı verdiği destansı mücadelenin, Dünya halklarının gündemine girmesi ve Kürt sorununun kazandığı evrensel boyut bir takım kesimleri rahatsız etmiştir. Tam da bu sırada bu saldırıların olması düşündürücüdür.
Bölge devletlerinin hiç biri, Kürtlerin birliğine hizmet edecek gelişmelere iyi niyetle bakmayacağını, her tür pıravakasyonu tezgahlamak için elinde geleni ardalarına koymayacağını bilmek gerekir. İşte bu durumda Hüda-Par v.b, devlet destekli oluşumların piyasaya sürülüyor olması geçmiştede olduğu gibi bugünde kaçınlımazdır. Kürtlerin olumlu yönde değişen imajı, Dünya siyasetinde ve uluslararası diplomaside gelişme kaydetmesi, içerden ve dışardan bir takım çevreleri, başta Türk devleti olmak üzere rahatsız etmiştir, edecektirde.
Türk sömürgeciliğine karşı her hangi bir mücadelesi olmayanların, PKK kırşıtlığında ve onu karalamada üstlerine yoktur. Bugibi örgütler kulanılmaya müsait olduğu gibi, hazıra konmak için de, leş yiyicileri gibi fırsat kolamaktanda üstlerine yoktur.
Kürt halkı korku duvarını çoktan yıktı. Ne Hüda-Par ve nede herhani başka bir pıravakatör örgüte, pirim vermiyecek kadar siyasi ve politik bir duruşa sahiptirler. Onlar-Kürtler- gerçek kimliğine PKK’nın verdiği ulusal özgürlük mücadelesinin öncülüğünde, bugüne kadar yakın olmadıkları kadar yakınlar. Bu değerleri yaratanlara ve ağır bedel ödeyenlere, Kürt halkının asla sırtını dönmiyeceğini herkes bilmeli. Türk devleti, başından beri ihaneti çeşitli Kürt partileri üzerinde geliştirmek için denenmedik yol bırakmadı. Yurt dışında çağırıp havalimanlarında bakanlar düzeyinde yaptığı karşılamalar unutulmadı. Daha hafızalarda taptaze duruyor bu ihanetçi girişimler.
Yaklaşık kırk yıldır, PKK’nın vermiş olduğu ve ağır bedeller ödediği mücadelenin üzerinde, kendilerine paye sağlamaya çalışanlara sormak gerekir; PKK yokken var olan partilerdiniz. Bugüne kadar neyaptınız? Kürtler adına. Daha doğrusu bu kırk yıllık mücadelede, zere kadar katkınız olmuşmudur? Sömürgeciliğe karşı hangi mücadelenizden sözedilir? -Haklarını yememek gerek yıkıcılık ve ihanetten üstlerine yoktur bunların-
Ne zaman Kürtler asimlasyona ve inkara başkaldırdı, Ortadoğuda belirleyici bir güç olarak kabul gördü, işgalci güçlerin kucağında, onların arzuları doğrultusunda, Hüda-Par gibi köntra örgütler türemeye başladı. Yaratılmış değerlerin üzeründe siyaset yapmak değil onlarınki, siyaset yapsalar anlarım, ama bunların tek amacı vardır; sömürgeciliği meşrulaştıran ve özgürlük mücadelesine karşı savaştutmaktır.
Kürtler kırk yıldır edindikleri deneyleri, onların uyanık olmasını ve örgütlü olmanın gerekliliği bilinciyle, kendi içlerinde her tür ihaneti bertaraf edeceği ve bunlara gereken dersi vereceklerinde hiç kimse şühpe etmesin. Bugün işgalci Türk devletinin desteğini arkasına alanlar, gelecekte Kürt özgürlük haraketinin devrimci adaletinde kendilerini nasıl kurtaracaklardır merak ediyorum.
Resul Erenler
02-Ocak-2015
Etiketlercizre devlet huda par kurd
İlginizi çekebilir...
PSAKD yöneticileri: Gençlerimiz ışık saçıyor-VİDEO
PİRHA- PSAKD şube yöneticileri, Antalya’da gerçekleştirilen iki günlük danışma kurulu toplantısını değerlendirdi. Uzun aradan sonra …