Maraş katliamının tartışıldığı hemen her ortamda katliamın 1 nolu sanığı olan Ökkeş Kenger’in (Şendiller) beraatı da tartışılan bir konu olmuştur. Esasında Maraş katliamı gibi tarihsel-toplumsal özelliği ve sonuçları olan bir katliamın bir unsurunun beraatı veya mahkûmiyeti zemininde tartışılması, sorgulanması gereken bir konudur. Tatbiki suçluların yargılanması ve teşhir edilmesi anlamında böyle bir tartışma gerekli ve değerlidir, yararlı sonuçları da olabilir.
Ancak Maraş katliamının bu boyutunun ısrarla öne çıkartılmasının iki noktada zararlı sonuçları olabileceğini dikkate almak durumundayız. Birincisi; Ökkeş Kenger, beraat etmiş olmasını vesile ederek Maraş katliamını meşrulaştırmaya, olmadı devrimcilerin üzerine yıkmaya çalışmaktadır. İkincisi; katliam bu yolla tali noktalarda tartışılarak magazinleştirilmekte, gerçeklerin açığa çıkması engellenmektedir.
Bu noktaları belirttikten sonra, Maraş katliamının bir gerçeği olarak Ökkeş Kenger’in nasıl beraat ettiğine veya ettirildiğine bakabiliriz. Ökkeş Kenger, Maraş katliamının sorumlularından birisi olarak itham edilmiş ve aranmaya başlanmıştır. Suçlandığı somut iddialar, “19 Aralık’ta katliamın başlangıç vuruşu olarak değerlendirilen, Çiçek Sineması’na patlayıcı atılması ve 23 Aralık’ta, katliamın en yoğun yaşandığı günde Mağaralı Mahallesi’nde katliamda fiilen yer almak olarak ortaya konmuştur.
Ayrıntılara geçmeden, Ökkeş Kenger’in o dönem kısa süre önce açılmış olan Ülkü Ocakları Derneği’nin üyesi, çaycısı ve kâtibi olduğunu hatırlatalım. Konunun doğru olarak anlaşılabilmesi için bu bilginin gözden ırak tutulmaması gerekir.
ÜGD, ırkçı-şoven propaganda yapan bir filmi, Çiçek Sineması’nda izlettirmeye başlar, 16 Aralık’ta böylece katliamın zeminini yaratacak olan provokasyonun ilk adımı atılmış olur. 19 Aralıkta, bu sinemaya, “devrimcilerin attığı süsü verilen “ bir patlayıcı madde atılır. Sinemadan çıkan ve yönlendirilen kalabalık saldırgan grup, ilerici kurum ve işyerlerine saldırarak katliamın startı verilmiş olur.
Maraş katliamının başlamasına yol açan bu patlayıcıyı Çiçek Sineması’na kim attı? İşte bu sorunun cevabı, ortaya Ökkeş Kenger’i çıkartmaktadır. O günün koşullarında ve katliama duyulan öfkenin dorukta olduğu o ortamda Ökkeş Kenger katliama giden patlamayı gerçekleştiren, ÜGD’li olarak aranmaya başlar.
Ökkeş Kenger’in Teslim Olması
Katliamdan hemen sonra ilan edilen sıkıyönetim tarafından sözde çok sıkı aranan Ökkeş Kenger, kendi köyüne kayın bir köyde barınmaya başlar. Sahipsiz değildir tabi. Dönemin MHP genel merkez yöneticisi emekli Albay Tahsin Ünal, Ökkeş Kenger’in imdadına yetişmiştir. Emekli Albay Tahsin Ünal, Maraş sıkıyönetim komutan yardımcısı Tayyar Aygur’un okul arkadaşıdır. Albay Tahsin Ünal, konuyla ilgili olarak sıkıyönetim komutan yardımcısı Tayyar Aygur’la bir görüşme yapar. Bu görüşmeden çıkan sonuca uygun olarak babası vasıtasıyla Ökkeş Kenger’e çeşitli güvenceler verilerek teslim olması önerilir. Bir jandarma müfrezesinin denetiminde, babasıyla görüştürülerek bilgilendirilen Ökkeş Kenger, kendisine verilen güvencelerin rahatlığıyla katliamdan kısa süre sonra, 4 Ocak 1979’da teslim olur.
Ökkeş Kenger’in İfadeleri ve İlgili Tutanaklar
4 Ocak 1979’da gözaltına alınan Ökkeş Kenger, ilk ifadesini 14 Ocak 1979’da verir. Kendi el yazısı ile yazdığı bu ilk ifadesinde Ökkeş Kenger “Ülkücü Gençlik Derneği Kahramanmaraş şubesi ve çaycısı olduğunu; …18/12/1978 Pazartesi günü dernek ikinci başkanı Mustafa Kanlıdere’nin Birinci Başkan sanık, Mehmet Leblebici ile görüştükten sonra, halkı kışkırtmak, tahrik etmek ve isyanı sağlamak için solcuların attığı süsü verilerek tahrip gücü az bir dinamitin sinemada atılması için Mustafa Tecirli ile kendisine emir verdiğini ve saat 15:00 de Şekerli Camiine gelip dinamiti almalarını söylediğini; bu arada birinci başkanın, sanık Mehmet Leblebici, Ankara’ya genel merkeze (ÜGD genel merkezi) gittiğini; saat 15:00 de Şekerli Camiinin tuvaletine giderek bir beze ve ayrıca bir gazete parçasına sarılarak kağıt torba içine konmuş olan ve 10 cm uzunluğunda siyah fitili bulunan dinamiti alarak Boğazkesen Camiinde Mustafa Tecirli’ye Salı günü getirmesi için verdiğini, saat 20:10 da sinemaya giderek Mustafa Tecirli tarafından beklemesi söylenen sanık Yunus İlhan’a dinamiti verdiklerini; Mustafa Tecirli’nin ‘dinamiti ön sıralara atmasını,’ kendisinin de ‘ön sıraların daha sakin olduğunu,’ film arasında dinamiti atmasını sanık Yunus İlhan’a söylediklerini, saat 20:45 sıralarında ara verildiğinde patlamanın olduğunu;. Halkı tahrik etmek için ‘kanımız aksa da zafer İslamin, kahrolsun komünistler’ sloganların atılmaya başlandığını; bu görevin Mustafa Ekici’ye verildiğini; yanında sanık Mustafa Özdemir’in de olduğunu, belediye arabası ile daha önceden getirilen eski Büyük Ülkü Derneği’nin arkasına bırakılan 50 cm uzunluğunda yuvarlak sopaların sinemada bulunan grup tarafından alındığını” söylemektedir.
Bu ifadelerde görüldüğü gibi, kimin nasıl bir organizasyonla, kimlerle birlikte hangi amaçla ve kimden talimat alarak patlayıcı attığı kuşkuya yer bırakmayan bir açıklıkla anlatılmaktadır. Ökkeş Kenger’in bu ifadesi tek değildir. Aynı konuda 4 gün sonra 18 Ocak 1979’da aynı içerikte bir kez daha ifade etmiştir. Söz konusu ifade şu şekildedir.
“18/12/1978 Pazartesi günü dernek ikinci başkanı Mustafa Kanlıdere’nin Birinci Başkan sanık, Mehmet Leblebici ile görüştükten sonra, halkı kışkırtmak, tahrik etmek ve isyanı sağlamak için solcuların attığı süsü verilerek tahrip gücü az bir dinamitin sinemada atılması için Mustafa Tecirli ile kendisine emir verdiğini ve saat 15:00 de Şekerli Camiine gelip dinamiti almalarını söylediğini; bu arada birinci başkanın, sanık Mehmet Leblebici, Ankara’ya genel merkeze (ÜGD genel merkezi) gittiğini; saat 15:00 de Şekerli Camiinin tuvaletine giderek bir beze ve ayrıca bir gazete parçasına sarılarak kağıt torba içine konmuş olan ve 10 cm uzunluğunda siyah fitili bulunan dinamiti alarak Boğazkesen Camiinde Mustafa Tecirli’ye Salı günü getirmesi için verdiğini, saat 20:10 da sinemaya giderek Mustafa Tecirli tarafından beklemesi söylenen sanık Yunus İlhan’a dinamiti verdiklerini; Mustafa Tecirli’nin ‘dinamiti ön sıralara atmasını,’ kendisinin de ‘ön sıraların daha sakin olduğunu,’ film arasında dinamiti atmasını sanık Yunus İlhan’a söylediklerini, saat 20:45 sıralarında ara verildiğinde patlamanın olduğunu;. Halkı tahrik etmek için ‘kanımız aksa da zafer İslam’ın, kahrolsun komünistler’ sloganların atılmaya başlandığını; slogan attırma ve halkı tahrik etme görevini Mustafa Ekici ve Mustafa Özdemir’e verildiğini; sinemadan çıkanların eski Büyük Ülkü Derneği civarına belediye tarafından daha önce hazırlanıp bir araba ile bırakıldığını duyduğu, sopaları aldıklarını” belirtmektedir.
Konuyla ilgili belgeler bu ifadelerden ibaret değildir. Aynı suçlamadan dolayı yargılanan Yunus İlhan’ın ifadeleri de Ökkeş Kenger’in ifadelerini teyit etmekte, doğrulamaktadır. Ökkeş Kenger’in suç ortağı olarak yargılanan Yunus İlhan’ın 20 Ocak 1979’da verdiği ifade, tutanaklarda şöyledir:
“Daha önceden, tanıdığı sanık Ökkeş Kenger’in 17/12/1978 Pazar günü kendisine ‘biz Kahramanmaraş’ı düzelteceğiz, Çiçek sinemasındaki film ülkücüleri savunuyor, sana da iş düşüyor, bir görev versek yapar mısın’ dediğini; kendisinin ‘kardeşimi yaktınız, beni demi yakmak istiyorsunuz’ diyerek bu teklifi kabul etmediğini ve Ökkeş Kenger’in yanından ayrıldığını; 18/12/1978 Pazartesi günü Eski Belediye önünde yine yanına gelen sanık Ökkeş Kenger’in ‘sana bir görev vereceğim, yapmazsan seni harcarız’ dediğini; sanığı atlatarak yanından ayrıldığını; akşam eve gelip kardeşi Mehmet İlhan’dan bir arkadaşının aradığını öğrenince Kümbet Çay bahçesine gittiğini; orada beklemekte olan Ökkeş Kenger’in ‘yarın akşam Çiçek Sineması’na patlayıcı madde atacağız, esas işi biz yapacağız, senin yapacağın işte korkacak bir şey yok, taş atmak gibi bir şey diyerek parkasının cebinden çıkardığı dinamit lokumunu kendisine verdiğini; bir başka yarım dinamit daha göstererek ‘ bir arkadaşımla beraber sinemada olacağız, yarın salondan sahneye geçip oradan atacağız, sen yarın akşam sinema başladıktan sonra kaleye çıkan yoldan dolaş, patlamayı duyduktan sonra elindeki dinamiti ateşleyip sinemanın damına at’ dediğini; 19/12/1978 günü akşamı sinemadaki patlamayı duyunca kendisinin de elindeki dinamiti sinemanın damına fırlattığını, ancak dinamitin patlamadığını; sanık Ökkeş Kenger’in ‘sen bizi kandırdın, dinamiti atmadın’ dediğini” söylemektedir.
Ökkeş Kenger’in Çiçek Sineması’na bomba atmasıyla ilgili olarak, bu ifadelerden başka üç tane de tutanak bulunmaktadır. Bu tutanaklar şunlardır.
“askeri savcılık hazırlık soruşturması klasör 1 sıra 51 deki polis ve jandarma tarafından yaptırılan yüzleştirme sonucu düzenlenen 20/01/1979 tarihli tutanağa göre; sanık Ökkeş Kenger’in:
“Yunus İlhan’a, dinamiti sinemanın tenha alan ön sıralarına atması için ben verdim, o da attı” dediği,
“askeri savcılık hazırlık soruşturması 1 sıra 50 deki polis tarafından yaptırılan yüzleştirme sonucu düzenlenen 22/01/1979 tarihli tutanağa göre:
“Sanık Yunus İlhan’ın: Ökkeş Kenger patlamadan bir gün önce bana Kümbet Çay Bahçesinde yarım dinamiti verdi, elindeki yarım dinamiti göstererek “ben ve bir arkadaşım sinemanın içinde bu dinamiti atacağız, sende yarın akşam kaleye çıkan yolda dolaşacaksın, bizim attığımız dinamitin sesini duyduktan sonra elindeki dinamiti sinemanın damına atacaksın, bu başkanın emridir, yapmazsan seni harcarız” demiştir. Bende içerdeki patlama sesini duyduktan sonra dinamiti ateşleyip attım, ancak patlamadı, sanık Ökkeş Kenger’in: “patlama olduğu gece ben ve Mustafa Tecirli yarım dinamiti sinemanın tuvaletinde Yunus’a verdik, oda saat 20:45 de dinamiti attı” dediği yazılmaktadır.
“askeri savcılık hazırlık soruşturması 1 sıra 52 deki polis tarafından yaptırılan yüzleştirme sonucu düzenlenen 22/01/1979 tarihli yüzleştirme tutanağına göre:
“Çiçek sinemasına götürülen sanık Ökkeş Kenger’in sinemanın üst balkon kısmına girişte sağ tarafta kadınlara mahsusu tuvaletin önüne giderek “dinamiti Yunus İlhan’a burada verdim, kendisini ondan sonra görmedim, dinamitin patladığı sırada bende balkonda idim” dediği, yazılmaktadır.
Görüldüğü gibi Ökkeş Kenger, Çiçek Sineması’na atılan bomba ile ilgili olarak sorumluluğunu, birisi el yazısı ile yazılmış olan ifadeleri ile ikrar ve itiraf etmektedir. Suç ortağı olan Yunus İlhan ise ifadesinde, Ökkeş Kenger’in ifadelerini onaylamakta, kabul etmektedir. Resmi tutanaklarla, Ökkeş Kenger’in suçluluğu teyit edilmekte, bu yollarla belgelenmektedir. Bütün bu gerçeklere ve bu gerçekleri ortaya saçan açık ifade ve tutanaklara rağmen, kimler tarafından ve nasıl yapıldığı karanlık bırakılan bir düzenleme sonucu beraat etmiştir. Şimdi beraat sürecinin ayrıntılarına bakabiliriz.
Ökkeş Kenger’in Gazeteciyle Yasadışı Görüşmesi
Ökkeş Kenger, yakalandıktan 18 gün sonra, 22 Ocak 1979’da özel bir göz yumma sonucu gerçekleştirdiği anlaşılan bir görüşme yapar. Görüşme yapılan kişi, ırkçı-şoven yayın yapan Hergün Gazetesi’nde bir gazeteci olarak ifade edilmektedir. Bu sözde gazeteci aynı gün, sahte imzalı bir dilekçe vererek Ökkeş Kenger’in sıkıyönetim komutan yardımcısı Tayyar Aygur’la görüşmesini sağlar. Bu arada Tayyar Aygur’un MHP genel merkez yöneticisi emekli subay Tahsin Ünal’ın arkadaşı olduğunu da unutmayalım.
Ökkeş Kenger’in Beraatına Giden Görüşme
Hergün Gazetesi’nin bu karanlık gazetecisinin marifetiyle, sağlanan bu üst düzey görüşmede Ökkeş Kenger ve suç ortağı Yunus İlhan, önce suçlarını daha önce yaptıkları gibi, bütün ayrıntılarıyla ve bir tutarlılık içinde itiraf ederler. Burada yapılan sorgu ve yüzleştirme, aynı anda ve usulüne uygun olarak tutanak altına alınmaz. Böylesine büyük bir katliamın en önemli sanığının sorgulandığı, ilgili yüzleştirmenin yapıldığı bir işlem olarak bu görüşmenin tutanağının tutulması ihmal edilir. Hem de devletin bürokratik işleyişini çok iyi bilebilecek olan bir üst düzey general yapar. Bu sözde ihmal durumu ilgili belgelerde izleyelim. Önce sıkıyönetim komutan yardımcılığının, zamanında ve usulüne uygun olarak tutmayıp, mahkemenin talebi üzerine 4 Nisan 1979 tarihinde düzenlediği tutanağa bakalım.
“ Sanıklar Ökkeş Kenger Yunus İlhan’ın 19-22 Ocak 1979 tarihleri arasında bir günde sıkıyönetim komutan yardımcısı huzuruna ayrı-ayrı çıkarıldıklarında; Her iki sanığın ayrı-ayrı ilk ifadelerini inkâr etmeleri üzerine, sanık Yunus İlhan’a “gerçekleri söyledikleri takdirde cezasının indirilebileceği, ağabeysinin de cezaevinde olduğu, kendisinin de hapse girmesi halinde ailesine bakacak kimsenin kalmayacağı, vicdan azabı duyacağı ve genç yaşta ömrünün büyük bir kısmını cezaevinde geçireceği telkin edildiğinde; sanık Yunus İlhan’ın ağlayarak “kendisini bu eyleme Ökkeş Kenger’in ittiğini, olaylara karışmak istemediği halde Ökkeş Kenger’in kendisini birkaç kez arayarak eyleme girmesi için baskı yaptığını, her seferinde direnmesine rağmen dinamit olayında kaçınamadığını” anlatarak “sinemaya dinamit atanın ve kale yolunda sinemanın damına atması için kendisine dinamit verenin Ökkeş Kenger olduğunu, dinamit aldığı gün Ökkeş Kenger’in kendisini evden aradığını, bulamayınca küçük kardeşi Mehmet İlhan’a Kümbet Çay bahçesine gelmesini tembihlediğini, poliste alınan ifadesindeki diğer olayların doğru olduğunu, ancak dinamiti Ökkeş Kenger ile kararlaştırdıkları zamandan daha önce ve fitili ateşlemeden attığını ve bir çay bahçesine giderek gelişmeleri orada beklediğini, daha sonra kararlaştırdıkları yerde Ökkeş Kenger ile buluştuğunu, Ökkeş Kenger’in kendisini ihanetle ve verilen görevi yapmamakla suçlayarak “bunların hesabını soracağız” dediğini, söylediğini;
“bunun üzerine huzura alınan Ökkeş Kenger’in Yunus İlhan’ın evini bilmediğini ve evine gitmediğini söylemesi üzerine, Yunus İlhan’ın kardeşi Mehmet İlhan’ın huzura alındığında “patlama olayından kısa bir süre önce akşamüzeri parkalı bir gencin evlerine gelerek ağabeysi Yunus’u aradığını, evde olmadığını öğrenince de çay bahçesine gelmesini tembihlediğini, bu şahsı görünce tanıyacağını” söylediği,”
Sanık Ökkeş Kenger’in 14 sivil şahıs arasına konularak Yunus İlhan’ın kardeşi Ahmet İlhan’a gösterildiğinde Ökkeş Kenger’i gösterdiği, bu teşhis üzerine sanık Ökkeş Kenger’in “artık doğru söyleyeceğini, poliste daha önce alınan ifadesinin doğru olduğunu, Yunus İlhan’ı dinamit atmak için katiyen zorlamadığını, olayları sadece bir kargaşa çıkması için planladıkları, katliama kadar varacak bir olaylar zinciri yaratmayı düşünmediklerini ve katliama da katılmadıklarını beyan ettiği,” yazılmaktadır.
Maraş katliamı gibi sosyo-politik ve tarihi boyutları olan bir katliamın bir numaralı sanığı, tutanağı tutulmayarak ihmal edilen bir sorgudan veya görüşmeden sonra hızla temize çıkartılarak beraat süreci işletilmiştir.
Önce hem Çiçek Sineması’na atılan bomba konusunda hem de 23 Aralık 1978’deki Mağaralı Mahallesi’nde Ökkeş Kenger’inde içinde olduğu iddia edilen saldırılara dair, tanıkların ifade değiştirdikleri, çok sayıda lehte tanığın ortaya çıktığını görüyoruz. Böylece beraata giden yol biraz daha temizlenmiş oluyordu. Zaten yapılan düzenlemeyle itiraf ve tutanaklarda işlevsiz hale getirilmiş oluyordu. Konuyla ilgili olarak mahkemenin kararı şudur.
“Anılan tutanakta geçen olay hakkında yani sanık Ökkeş Kenger’in sanık Yunus ve tanık Mehmet İlhan’ın önce ayrı-ayrı sıkıyönetim komutan yardımcısının huzuruna alıp sorgulandığı, bilahare birlikte huzura alınıp yüzleştirme yapılması, 19-20 Ocak 1979 tarihleri arasında bir günde olduğu halde, o tarihte herhangi bir tutanak düzenlenmemiştir. Bahsi geçen tutanak olaydan 2.5 ay gibi bir süre sonra 4/4/1979 tarihinde düzenlenmiştir. Alınan tutanağın sıkıyönetim askeri savcılığına gönderilmesine ilişkin kapak yazısında (Askeri Savcılık hazırlık soruşturması klasör , sıra 207) “Ökkeş Kenger ile Yunus İlhan’ın 19-22 Ocak 1979 tarihleri sırasında Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığı Karargahında sorgulanmasının yapıldığını askeri savcılıkça bilindiğine ilişkin meşruhat nazara alındığında; Askeri Savcılıkça da belirtilen tarihte bu yüzleştirme konusunda bilgisi olan sıkıyönetim ilgililerinin de ifadeleri tespit edilmemiştir. Anılan tutanakta yasanın amir hükmüne aykırı olarak sanıkların ve tanık Mehmet İlhan’ın imzaları da bulunmaktadır. Gerek sanık Ökkeş Kenger gerekse sanık Yunus İlhan tarafından anılan tutanak münderecatının kabul edilmediğine göre; sanıkların imzası bulunmayan ancak sanıkların huzuru ile yapılmış olan bir işleme ilişkin böyle bir tutanağa her şeyden önce yasaya uygun muteber bir delil niteliği atfetmek mümkün değildir.”
İtiraflar, ikrarlar, tutanak ve yüzleştirmelere rağmen, Maraş katliamının 1 numaralı sanığı olan Ökkeş Kenger belirtilen özel düzenlemeler sonucu beraat etmiş, katliama yol açan Çiçek Sineması’na atılan patlayıcının faili bulunamamış, olay faili meçhul edilmiştir. Sıkıyönetim kurumlarıyla yaratılan bu sonucun adı geçen sanığın özelliğinden kaynaklanmadığı, bu durumun “derin” bir anlamının olduğu açıktır. Kamuoyu veya ilgililerin bu beraatın ayrıntılarına vakıf olmasının gerekli ve faydalı olduğunu düşünüyorum. Hem Maraş katliamının bir gerçeği olarak bilinmeli, hem de hukuk denen olgunun nasıl işlevsizleştirildiğinin çarpıcı bir örneği olarak bilinmelidir. 18 Şubat 2013
Aziz Tunç
Not: Alıntılar Aziz Tunç’un Belge Yayınlarından çıkan Maraş Kıyımı adlı kitabının 3. Baskısından alınmıştır