Maraş Konferansı Sonuç Bildirgesi’nde, Aleviliğin Kürt kimliğiyle buluşması gerektiği belirtilerek, “Bölge halkından bazı kesimlerin ısrarla ‘Biz Aleviyiz-Kürt değiliz’ söylemi korku ve sindirilmişliğin en büyük göstergesidir. ‘Alevilerin bir Kürt sorunu yoktur’ söylemi, bölge politikalarının en tehlikelisidir” denildi. Bildirgede, devlet tarafından katliam ve peşisıra uygulanan politikaların kültürel soykırım olarak kabul edilmesi; parlamentonun özür dilemesi ve yüzleşmenin sağlanması da istendi.
Levh-î Kalem Alevi Fikir Topluluğu ve Avrupa Maraş Girişimi olarak 28 Aralık 2014 tarihinde, İstanbul Okmeydanı Cemevinde organize edilen “Maraş Katliamı ve Kültürel Soykırım” konulu konferansta başta Maraş Katliamı olmak üzere, kültürel soykırım politikaları değerlendirildi ve yapılması gerekenler konusunda ilkesel bir birliğe varıldı.
Maraş Konferansı Sonuç Bildirgesi’nde, Kürdistan’ın etniksel, mezhepsel ve siyasal duruşuyla farklı özellikler taşıyan Maraş bölgesinin tarihsel olarak da direnişci kimliğiyle tanındığı belirtilirken, “Fakat bölge üzerinde yine tarihsel olarak o kadar çok oynanmıştır ki, dokusu, insanı, doğal özelliklerinin bozulması için ne gerekiyorsa yapılmıştır” denildi.
‘DARBEDEN SONRA YETERİNCE KİMLİĞİNİ KORUYAMADI’
Maraş’ın, Cumhuriyet sonrası ve özellikle 1980 Darbesi’nden sonra kimliğini yeterince koruyamadığının tespit edildiği Bildirgede, şunlar kaydedildi: “İslami olmayan Ermeniler, Süryaniler ve Rumlar Maraş’da sistamatik olarak asimilasyon politialarına tabi tutulmuşlardır. Ermenilerin 1870’lerde geliştirdiği direnişler, 1915’e kadar devam etmiştir. 1915’de başlayan tehcir ve daha sonra geliştirilen katliamlarla o güne kadar varlıklarını korumuş olan Ermeniler topyekün olarak ve bir daha adı anılmamacasına Maraş’ta yok edilmişlerdir. Böylece gayri müslim topluluklar olarak Süryaniler, Rumlar ve Yahudilerle birlikte Ermeniler de Maraş’tan yok edilerek adeta bir halklar bahçesi olan bölgenin özellikleri yok edilmeye başlanmıştır. Onların topraklarına ve evlerine, Türkleştirilen ve Sünnileştirilen göçmenler yerleştirilmiştir. Böylece 1870’lerde Fırkai İlahiye adlı özel ordunun faaliyetleri ile başlatılan ve Maraş’ın sosyal dokusunun tahrip edilmesini amaçlayan süreç yeni bir aşamaya geçmiştir.”
Müslüman olmayan yerli halkın katliam, baskı ve zorba yöntemlerle tasfiye edilmesinden sonra, bölgede yok edilmesi gereken yeni kesimin Kürt Aleviler olarak belirlendiğine dikkat çekilen Bildirgede, “Yani katliamcı, asimlasyoncu geleneğin baş hedefi olan Kürt ve Aleviler, her iktidarın değişmeyen hedefi durumuna dönüştü. Maraş’taki Kürtlere ve Alevilere yönelik tasfiye amaçlı stratejik planları 1960’larda devreye girdi, asimlasyon en üst boyutlara tırmandırıldı, bölge halkı içinde Sunni düşmanlığı yaygınlaştırılarak, devletin asimlasyon ve dönüştürme politikaları cilalandı ve halk varlığını korumak adına Cumhuriyete teslime zorlandı” denildi.
‘ALEVİLİK KÜRT KİMLİĞİYLE BULUŞTURULMALI’
Bildirgede, Aleviliğin Kürt kimliğiyle buluşmasının gerektiğine işaret edilerek, bölgedeki Alevilerin Kürt olmasının uygulanan politikaları daha da yıkıcı kıldığı belirtildi. “İktidarlar öncelikle onların kimlikleriyle buluşmamalarını öncelik haline getirmiş ve asimlasyonu Kemalizmle buluşturarak bölgede kültürel soykırımı en üst boyutlara taşımıştır. Bölge halkından bazı kesimlerin ısrarla ‘Biz Aleviyiz-Kürt değiliz’ söylemi korku ve sindirilmişliğin en büyük göstergesidir. ‘Alevilerin bir Kürt sorunu yoktur’ söylemi, bölge politikalarının en tehlikelisidir. Dersim içinde aynı şey söylenebilir. Aslında Mardin, Hakkari vb bölgelerinden çok, Kürt Alevilerinin Kürt sorunu vardır. Zira bu bölgelerdeki halkımız Kürt kimliklerini bir şekilde koruyabilmiş, kuşaklara aktarmış ve yaşamlarının bir parçası haline getirmişlerdir” denilerek, Aleviliğin Zerdüşlükle ve daha eski doğal inançlarla benzeşen yanlarından dolayı ulusal özellikler de taşıdığu kaydedildi. Gerçek anlamda Aleviliği savunanların kimlikleriyle doğal bir buluşmayı yaşadıklarını, çünkü Aleviliğin felsefesinin bunu gerektirdiği ifade edildi.
MARAŞ GİRİŞİMİ’NİN GÖREVLERİ
Maraş Girişimi’nin üstleneceği görevler ise Sonuç Bildirgesinde şöyle sıralandı:
“Bölgemizde Aleviliğin Kürt kimliği ve özüyle buluşması için gerekli bütün çabayı gösterir ve söz konusu Alanlarda faaliyet yürüten bütün oluşumlara destek verir, gerekli kurum ve organizasyonları oluşturur.
Maraş Katliamı’nın hesabının sorulması en başta gelen önceliğimiz olacaktır. Bu konuda yerel, ulusal, uluslararası siyasi, hukuk çevrelerine sorunu taşımak, bunu sürekli ve sonuç alınıncaya kadar süren bir çalışma haline getirmeliyiz.
Oluşum, Türkçülüğe, Kemalizme, dini gericiliğe ve inkarcılığa karşı mücadeleyi esas alır, bunun için siyasi, eğitsel ve tarihsel çalışmalar yürütür.
Kadın özgürlüğünü toplumsal özgürlüğün temeli sayar. Bunun için mücadele yürütür.
Ekolojik değerleri önemseyen oluşumumuz, bölgemizde doğaya, tarıma, havaya zarar veren, iklim dokusunu zedeleyen bütün santral, fabrika, maden ocağı, çöp fabrikası, orman kıyımı vb faaliyetlere karşı tavizsiz bir duruş sergiler. Bunun için ulusal ve uluslararası düzeyde girişimlerde bulunur, ülkedeki oluşumlara her türlü desteği sunar.
Oluşum söz konusu amaçları için ulusal ve uluslararası siyasi ve sivil ve hukuk çevreleriyle ortak çalışmalar yürütür ve benzer sorunlara destek sunar.
Maraş İnsiyatifi Maraş’ta yaşayan Alevi, Sünni, hangi mezhep ve etnik kimlikten olursa olsun, halkların ve inançların farklılıklarıyla birlikte kardeşçe bir arada yaşamaları gerektiğine inanır ve bunun için mücadele eder.”
DEVLET NE YAPMALI?
Maraş Girişimi, ayrıca devlet tarafından katliam ve peşisıra uygulanan politikaların kültürel soykırım olarak kabul edilmesini; parlamentonun özür dilemesini ve yüzleşmenin sağlanmasını istedi. Katliamdan sorumlu olanların yargılanması; katliam ve soykırımların bir daha yaşanmaması için yasal ve anayasal tedbirlerin alınması; katliamla ilgili arşivlerin açıklanması; Maraş Katliamı’nın ders kitaplarına konulması da talepler arasında. Doğa katliamına son verilmesinin de istendiği Bildirgede, “Gerçek, kalıcı bir barış ve eşitlik için Dersim Soykırımı, Maraş, Sivas, Çorum, Gazi katliamları başta olmak üzere Alevi, Kürt, Yahudi, Ermeni, Rum ve ötekilerin katliamlarıyla yüzleşilmeli ve Kürt sorununun demokratik çözümü sağlanmalıdır. Alevilerin doğuştan sahip olduğu hakları kabul edilmeli ve anayasal olarak güvence altına alınmalıdır. Zorunlu din derslerine son verilmeli, Kızılbaş Kürt Alevilerin anadilde eğitim hakkı tanınmalıdır. Asimilasyona, Alevi yerleşim bölgelerine cami yapılmasına son verilmeli, Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilmelidir ve cemevlerine yasal statü tanınmalıdır” denildi.