Duyarlılığı, sevgisi sadece ailesi ile sınırlı değildi. Tüm insanlara karşı duyarlı, kalbi temizdi. Yediden yetmişe insanlarla diyalog kurup bir örgütlülük yaratabiliyordu. Onun negatif enerji saçtığına rastlanmazdı. Varsa bir sorunu, sabırla onu rayına koymayı bilirdi.
Fidan, yüzlerce insanın katline sebep olan Maraş Katliamı‘ndan 4 yıl sonra, henüz katliamın yaraları kapanmamışken, Ocak’ın 17’sinde gelir dünyaya Fidan. Kürtlüğün yasak, kadınların hiçbir söz hakkının olmadığı bir dönemde Kürt kadınlarının ilk örgütleyicilerinden, ilk kadın gerillalarından Besê Anuş’un izini sürecek olan bu kadın, kısa ama anlamlı ve soluk soluğa bir serüvene revan olacaktı.
Sürgün yollarına düşeceği çocuk yaşına kadar, köyü Xançiplak’ta kalacaktı. 9 yaşında göç edeceği mülteci kamplarının soğuk yüzüyle karşılaştıkça ülkesini, köyünü daha çok özleyecekti. Mültecilik onu derinden etkileyecek, ülke hasretini perçinleyecekti. Fransa’nın Strasburg kentinde orta ve lise öğrenimini görecekti. Ailesinin yurtsever olması O’nun daha çocuk yaşta Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ni tanımasını ve ona ilgi duymasını sağladı. Strasburg Kürt Kültür Derneği’nde kültürel etkinliklere katıldığı dönemlerde Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne ilgisi büyüdü.
15 Şubat 1999 tarihi, her Kürt ferdi gibi O’nun yaşamında da yeni bir miladın başlangıcı olacaktı. Fidan artık güneşi getirmeye, onunla yoldaş olmaya karar vermişti. Artık Fidan, Rojbîn olmuştu. ‘Rojbîn’; yani güneşi getirmek!
Rojbîn, gülümsemeyi hiç eksik etmezdi yüzünden. Adı gibi girdiği her ortamı gülüşü ile aydınlatır, huzur saçardı. O’nun bahar tebessümlü yüzüne bakanlar, “Kurban olayım gülüşüne” derdi. Onun için sarf edilen her sözün, her kelimenin anlamı vardı. Saf bir yüreği vardı. Aynı zamanda o berrak yüreğini akıl ile buluşturmayı da çok iyi biliyordu. Duyarlılığı, sevgisi sadece ailesi ile sınırlı değildi. Tüm insanlara karşı duyarlı, kalbi temizdi. Yaşam hakkının kutsallığından, taşıdığı insan sevgisinden, can kurtarma isteminden kaynaklı, tıp okumayı, doktor olmayı istiyordu. Genç yaşına rağmen halk çalışmalarında önemli bir düzey yakalamıştı. Sosyal yapısı gereği insanlarla kaynaşmayı çok çabuk öğrendi ve yüzlerce Kürt’ün gönlünde taht kurdu. Yediden yetmişe insanlarla diyalog kurup bir örgütlülük yaratabiliyordu. Rojbîn arkadaşlarına, dostlarına, sevdiklerine karşı açık ve hesapsızdı. Onun negatif enerji saçtığına rastlanmazdı. Varsa bir sorunu, sabırla onu rayına koymayı bilirdi.
Kıvır kıvır saçlarının altında sımsıcak bakan gözleriyle insanın içini ısıtırdı. Sevgi dolu, mütevazı yüreği, asi, dimdik, eğilmeyen başıyla haksızlığa meydan okurdu. Bu genç ve yetenekli kadın gençlik, kadın ve diplomasi alanında aktif mücadele yürüttü.
İlk iki yıllık pratiğinden sonra diploması çalışmalarına; 9 Ocak 2013’te hunharca katledildiği Kürdistan Enformasyon Merkezi’nde başlamış, herşeyi sıfırdan öğrenmişti. Günü hiçbir zaman tesadüflere ve belirsizliklere terk etmeden, kendini fazlası ile yaşam karşısında sorumlu görürdü.
Fransa ve Belçika başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde diplomatik faaliyetler yürütüyor, kurum temsilcileri, belediye başkanları, milletvekilleri ve bakanlarla görüşüyordu. Rojbîn emeğin başarısına çok inanıyordu, bu nedenle inancında çok ısrar ediyordu.
2007 yılında Kürt Halk Önderi Öcalan’ın zehirlenmesine karşı CPT’nin İmralı adasına bir heyet göndermesi talebiyle gerçekleştirilen ve 39 gün süren açlık grevi eyleminin dış kamuoyuna dönük sözcülüğünü yapmıştı.
Tüm görüşmelerinde Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin barışçıl çözüm taleplerini dillendiriyordu. 2011 yılında Rojbîn ilk acemilik yıllarını yaşadığı Paris Kürdistan Enformasyon Merkezi’ne, bu kez sorumlu olarak dönecekti. Rojbîn artık Fransa’nın tüm diplomatik alanlarından sorumlu KNK temsilcisi idi. İlişkide olduğu Kürt Fransız dostları, Rojbîn’in şefkatli sesi ve güven veren duruşu karşısında adeta büyüleniyorlardı. O’nun için ‘karizmatik ve elegant bir kadın diplomat’ ibaresini kullanacaklardı. Sosyal forumlardan, senatolara, parlamentolardan Avrupa Konseyi’ne kadar siyaset ve diplomasi gibi mekanların Kürt delegasyonunun diplomatik figürü olacaktı.
2010 yılında yıllardır özlemini çektiği, ülke topraklarına kavuşacak, hasret giderecekti. 9 ay sonra daha donanımlı, daha güçlü, daha kendine güvenen bir duruşla çalışmalara geri dönecekti. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik geliştirilen 15 Şubat Uluslararası Komplosuna ilişkin katıldığı bir televizyon programında şöyle diyecekti;
”15 Şubat günü, her Kürt için kara gün olarak nitelendiriliyor. Çünkü 15 Şubat gününde esir alınmak istenen sadece Önderliğimizin fiziği değildi. Bir bütünen Önderliğimizin ideolojisi, çizgisi, düşüncesi, bununla bağlantılı olarak Kürt halkının mücadelesi… Ve Kürt halkı esir alınmak istendi.”
Onu bu kez de 1 Mart 2012’de yine Strasbourg’ta, tarihi bir eylemin etrafında çırpınırken görecektik.
15 Kürt’ün, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlük, sağlık ve güvenlik koşullarının sağlanması için bedenlerini ölüme yatırdığı zaman, tüm kurum ve kuruluşların kapısını tek tek çalacak, destek isteyecek, bu tarihi eylemin diplomasi ayağını yürütecekti.
Rojbîn katledildiği kara güne kadar çalışmalarına aralıksız devam etti, dünyanın dikkatini Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne çekme gayretinde oldu. Rojbîn ve arkadaşlarına sıkılan kurşun aslında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tüm Ortadoğu’yu etkileyecek olan demokratik çözüm sürecine sıkılmıştı.
Yüzyıllardır Türk-Kürt savaşını körükleyip bunun rantını yapan hegemon güçler devreye girerek, olası barış ihtimaline ket vurmak istediler.
Barıştan böylesine korkanlara ise Kürt halkı Rojbînlerin mücadelesini daha da büyüterek yanıt verdi, vermeye devam ediyor.
ÜLKEM ZEREMYA