İşte gerek, özellikle Yavuz Sultan Selim dönemindeki katliamlar (kaynaklarda sayısı 50 binden fazla olan, çoğu kitapta 40 bin diye geçer, halbuki birinci elden, olayın içinde yasayan tarihçiler sayının 50 bini mütecaviz olduğunu, 50 binden fazla insanın katledildiğini söylerler o katliamda, Çaldıran’a giderken.) sırasında yaşanan bu çelişki dolayısıyla oradaki Alevi Kürt aşiretlerinden önemli bir bölümünün batıya doğru aktığını görüyoruz. Tedricen batıya doğru göçtüğünü görüyoruz. Sözgelimi bizim yörenin en yaygın aşiretlerinden biri, benim de mensubu bulunduğum Sinemilli aşiretinin bugün Dersim bölgesinde Sinemilli Baba adıyla hâlâ ocağı var. Bundan hem Nuri Dersimi söz eder çalışmalarında, hem geçmiş Osmanlı kaynaklarında bunlardan söz edilir, hem de geçmişte o bölgede valilik yapan Ali Kemali’nin Erzincan Tarihi’nde anlatılır. O dönemlerde Sinemilli Baba Ocağı’nın hükmettiği köylerin adları da verilir. Oradan dikkat ediyorsunuz, o bölgeden Elazığ’a, Erzincan’a geçiyorsunuz bir Sinemilli akışı var. Oradan Malatya’ya geçiyorsunuz bir Sinemilli göçü, akışı var. Oradan Maraş’a geliyorsunuz, bakıyorsunuz bir Sinemilli akışı var.
Sinemilli aşiretinin kökeni konusunda değişik tevatürler var. Bu konuda, sadece Sinemilli değil, bunlar henüz çok aydınlığa ulaşmış konular değil, açık söylemek lazım. Hâlâ çok ciddi araştırmaları gerektiriyor, çünkü bir yandan bizim büyüklerimizin, atalarımızın, dedelerimizin, babalarımızın sözlü yaşattığı bilgileri alacağız, ama bunları tarihsel kaynaklarla test edeceğiz. Tarihsel kaynaklarla test edilmeden, belgelerle, bilgilerle, bulgularla test edilmeden bu sözlü bilgiler bizi çoğu kez yanılgıya götürebilir.
Benim tespit ettiğim kadarıyla kaynaklardan biri Nuri Dersimi’nin eserleridir. Biliyorsunuz Osmanlı döneminde Aşiret Mektebi’nde okumuş sonra veteriner doktor olmuş, hem Osmanlı döneminde, özellikle de Cumhuriyet’in başlangıç yıllarında Sivas, Malatya, Elazığ bölgesinde görevler yapmış, dolayısıyla o bölge aşiretleriyle ilgili de epeyce bilgiler verir. Özellikle Hatıratı’nda verir. Onu da ben Türkçeleştirerek, sadeleştirerek, notlayarak ve resimleyerek yayınlamıştım 92 yılında. O söylüyor sözgelimi, yani bu Dersim’den gelme olgusunu söylüyor; aynı zamanda Sinemilli ile Alhas’ın kardeş aşiretler olduğunu söylüyor. Bunların aynı zamanda, Atmi aşireti ile de akraba olduklarını söylüyor Nuri Dersimi.
Bir başka önemli kaynak olarak, ilk kez benim Amerikan Kongre Kütüphanesi’nden buldurarak getirttiğim bir kaynak var. Türklerin İngiliz casusu ya da Lawrenc’i dedikleri Binbaşı Noel var. Şimdi Osmanlı yenildikten sonra İngiliz Binbaşı Noel gelip çeşitli Kürt örgütleriyle ve Osmanlı yöneticileriyle görüşüyor. Ve özellikle Fırat’ın batısındaki Kürtlerin, yoğunlukla Alevi Kürtlerin eğilimlerini belirlemek amacıyla, yani bunların eğilimleri nedir, Osmanlı yenilmiş, bunlar nasıl bir eğilim içerisindeler, kiminle birlikte olmak istiyorlar, sonra galip devletlere karşı tutumları nedir gibi konuları irdelemek amacıyla yanına Celadet Bedirxan, Kamuran Bedirxan ve Ekrem Cemil Paşa’yı da alarak 17 kişilik bir kafile halinde, Diyarbakır’dan girip oradan Antep’e, Adıyaman’a, oradan Maraş’a ve Malatya’ya kadar uzanan bir mihverde bir inceleme gezisi yapıyor.
[pullquote]Bu gezi ve notları, 1919′da yapılan bu gezinin günlüğü 1920′de Bağdat’ta yayımlanıyor. Bu bizim tarihimiz ve etnolojimiz açısından çok önemli bir kaynak. Bunu ben Avrupa’nın hiçbir kütüphanesinde bulamamıştım. Amerikan Kongre Kütüphanesi’nde bunu buldurttum, getirttim. İngilzce’den Türkçe’ye çevirttim. Bunun aşiretlerle ilgili olan bölümünü, dönemin Hêvi gazetesinde 17 sayıda tefrika olarak, notlayarak yayımlattım.[/pullquote]Bu İngiliz araştırmacı, Kürtçe de biliyor kendisi, inanın bizim aşiretlerle ilgili en ayrıntılı bilgileri ilk defa veren adam. İşte, bir Kürt aydınıyla Batılı arasındaki farkı koymak açısından da bu önemli. Bu 17 kişilik heyetin içerisinde üç tane Kürt aydını var. Bunlar kendi anılarında birkaç sayfada geçiştirip bitiriyorlar bu geziyi, bu söylediğim geziyi. Yani Maraş’ı da Malatya’yı da Adıyaman’ı da Antep’i de içine alan bu geziyi birkaç sayfada bitiriyorlar. Halbuki İngiliz aydını bunu bir kitap boyutunda yayımlıyor. Adam nelere dikkat etmemiş! Bir defa halkla rahat diyalog kurabilmek için adam önce Kürtçeyi öğrenmiş, daha Güney Kürdistan’dayken. Gelmiş burada İstanbul’da da Kürtçe dersleri almış. Onun ötesinde, o bölgede bütün Kürtlerin önde gelen aşiret reisleriyle, ağalarıyla görüşmeler yapmış. Mesela o zaman Sinemilli aşiretinin ağası konumunda olan Tapo Halil Ağa ile görüşüyorlar. Engizek Dağları’na çıkarak. Engizek Dağları’nda yaylağı var Tapo Ağa’nın. Ve orada bizzat görüşmeler yapılıyor; onun onuruna halk dansları, govendler çekiliyor. Turalar, sinsin oyunları bilmem neler düzenleniyor. Aynı zamanda görüş alış-verişinde bulunuluyor. Adam her gittiği yerde bu aşiretin kökeni konusunda neler biliniyor, aşiretin adı nerden geliyor, etimolojik kökeni nedir, bu aşiretin tarihi nedir, bu aşiretin para birimi nedir, inançları nedir, hangi lehçeyi kullanıyorlar, ondan sonra ağırlık ölçüleri nedir konularına varıncaya kadar bizim işimize bugün yarayacak birçok önemli bilgiler veriyor. Bizim halihazırda önemli kaynaklarımızdan biri de budur. Bunun aşiretlerle ilgili bölümünü, çıkacak kitabıma belge olarak koyacağım. Yani bütünüyle bunlar ayrı ayrı irdelenmeyi, incelenmeyi gerektiren hususlardır. Gerçekten Sinemilli ile Alhas kardeş aşiretler mi? Birlikte aynı yerden mi çıkmışlar? Bir iddia da bunların Atmi aşiretinden koptukları biçiminde. Başka bir iddia, bunların kardeş, akraba aşiretler oldukları biçiminde. Nitekim o bölgede bunların hepsi yan yana yaşıyor dikkat ederseniz. Yani Sinemilli aşireti olsun, Alhas aşireti olsun, Atmi aşireti olsun bunlar yan yana yaşıyorlar. Bir bölümü Malatya’ya kadar yansıyor. Bugün Malatya’da da Sinemilli aşireti var, Malatya’da Atmi aşireti de var. Daha sonra bu coğrafyaya geldiğini bildiğimiz ayrı aşiretler de var, Koçgiri gibi, Ginyan aşiretleri gibi. Onların tarihlerini biz göreceli olarak daha iyi biliyoruz. Çünkü bunların geçmişi, o bölgeye gelişi 19. yüzyılın sonlarına dayanıyor çoğunun. Hatta 20. yüzyılın başında gelenler var. Son Dersim Katliamı ile birlikte gelenler tabii ki bunun dışında. Ama bilinen bir şey varsa, o coğrafyanın en eski yerleşikleri arasındadır bizim bugün bildiğimiz Sinemilli, Alhas, Atmi, Rışvan, Kürecik ve benzeri aşiretler. Kürecik aşiretlerini biliyorsunuz Harunuşağı, Bekiruşağı, Kepezuşağı, Çerkezuşağı ve Balyan aşiretiyle, bütün bunlar o bölgenin en eski yerleşikleri; bilinen en eski yerleşikleri. Ama, dediğim gibi, daha sonra Kürdistan’ın diğer bölümlerinden, başta Dersim olmak üzere ya da Sivas bölgesi olmak üzere, o bölgeye gelen bazı unsurlar var. Yine sözgelimi bugün Gürün’ün bazı köyleri var. Bilirsiniz Gürün’ün bazı köyleri, Sivas’a bağlı, bunlar çoğunlukla Elbistan ve Kürecik kökenlidir, Elbistan ve Akçadağ köken var, o tür köylüler var. Çok ilginç, bunların geçmişi, oradaki geçmişleri, mesela Gürün’e bağlı Alacamezar köyünü al ya da bir başka köyü al, bunların oradaki geçmişleri yüz yılı geçmiyor. Neredeyse bütünü asimile olmuş. Bugün Kürtçeyi bilmiyor, hiçbirisi Kürtçe konuşamıyor. Çok ilginç! Çok enteresan!
Bu süreç, egemen kültürden yana olan bu süreç, aslında çok geçmişte başlamış. Benim Alevilik ve Kürtler kitabımda 19. yüzyılda Malatya, Sivas bölgelerinde inceleme gezileri yapan Batılı gezginlerin ve Batılı misyonerlerin birçok raporları var. Kitaplarda açıkça söyleniyor, daha 19. yüzyılın Ortalarında Kürtçe bilmeyen, Alevi kökenli Malatya ve Sivas’taki birçok aşiretin, boyun, köken olarak Kürt olduğunu, fakat özellikle de ovaya inenlerin erken asimile olduklarını, gelenek-görenek olarak dağlık bölgelerde yaşayan Alevi Kürtlerden hiçbir farklarının olmadığını, ama bunların önemli ölçüde asimile olduğunu, bazı yerlerde iki dili birlikte kullanmaya başladıklarını, bazı yerlerde Kürtçeyi unutmaya başlayıp Türkçe ye yöneldiklerini vurguluyorlar. İlginç bir belirleme.
MEHMET BAYRAK