Sinemilli Ocağı Kantarma Köyü Dedeleri – ABUZER ERDOĞAN

ABUZER ERDOĞAN

Yaz aylarında memleketim olan Elbistan’ın Kantarma köyüne giderim.Kışın ortasında bile köyümü , insanlarını özlediğim çok olmuştur. Yazın o kavurucu sıcağında köyümün dağlarında,  dere kenarı bahçelerinde gezmek ve insanlarıyla sohbet etmek çok hoşuma gidiyor.

ABUZER ERDOĞAN
ABUZER ERDOĞAN

2015 yılı yaz mevsimi , yine  sıcak günlerden  bir gün öğlene doğru defterimi kalemimi yanıma alıp dedem Sayın Abuzer Erdoğan’ın evine gittim. Evin bahçeye bakan kısmında , gölgelikte sedire uzanmış dinleniyordu.  Eşi, Şehriban yenge beni görmüş olmalı , içerden çıktı ve Abuzer Dede’ye seslendi.: “Lo,lo rava nıfan hat”(herif kalk misafir geldi.) diyerek eşini saygıyla uyardı.  Abuzer  Dede yerinden  doğruldu. Yüzünde eksik olmayan gülümsemeyle ” Ooo Seydim sen hoş geldin” dedi.  Saygıyla eğilip elini öptüm ve birbirimize niyaz ettik.  Traş olmuş yüzüyle ilerlemiş yaşına rağmen onu genç ve dinamik gördüm.

Abuzer Dede’ye kısaca asıl niyetimi ve düşüncelerimi açıkladım. Kantarma kültürünü yaşatan Alevi dedelerinin yaşamlarını kısaca yazıya dökmek istediğimi söyledim.   Sevinci, mutluluğu yüzünden okunuyordu. Eşi Şehriban yenge kolonya ve şeker ikram etti. Sonra ne içeceğimizi sordu. Bu sıcak yaz gününde ayranda mutabık kaldık.

Abuzer Dedem’e sordum o anlattı ben not aldım.Ağzından, dilinden, yüreğinden çıkanları  yazdım. Anlattıklarına kulak verelim. Baştan söyleyim. Sürçü lisan eylersek affola…

BİR YAŞAM – ABUZER DEDE

Horasan topraklarından dağılan halkın bir kısmı  Erzincan topraklarına yerleşmişler. Atalarımız Erzincan’nın Birestik Köyünden gelmedir.  Dedelerimiz Koca Seyit  aşiretindendir. Ağuçen ocağına bağlıdır.  Daha yaşanabilir bir yurt  amacıyla bir kısım dedelerimiz ve talipleri , çok yıllar öncesi, uzun bir göç ve arayış sonunda bu günkü Kantarma topraklarına gelip yerleşmişler.

Kantarma Köyü’ne geldikten sonra,  tahminim 4-5  kuşak sonra ben doğmuşum. Ben Kantarma toprağında dünyaya gözlerimi açtım, burada yaşadım, burada hakka yürüyeceğim.  Babam Hüseyin Dede doğum tarihimi  07-07-1932 olarak kütüğe kaydeder.  Dedemin adıda Hüseyin’dir.  Annem; Süleyman’i  Mame’nin  torunu Aşe’dir. Halk arasında “Aşıka Mame” derlerdi.

Yıl 1951 , artık   hem evlenme çağı hem  askerlik çağı gelmiş bir delikanlıydım.    1951 yılında  Ğaçça   ( Hatice ) ile evlendim. Eşim Ğaçça;  Şıği Gogış’ın kızı Alibek Dede’nin torunu idi. Mutlu bir evliliğimizden Hüsniye adında bir kızım, Doğan ve Mazlum adında iki oğlum oldu. Eşim son yıllarında hastalandı. O zamanki tıp olanaklarıyla çare bulunamadı. 1968 yılının 7. ayında  eşim Ğaçça hakkın rahmetine kavuştu. Yaklaşık  18 yıl süren mutlu bir evliliğimizin ardından onu hala saygı ile anıyorum.

1969 yılında ikinci evliliğimi Şariban ( Şehriban ) ile yaptım. Şariban ; Gücük Köyü’nden  Boybacı’ların kızıdır. Türkiye’de tanınmış Avukat ve aynı zamanda siyasetçi  saygıdeğer İbrahim Sinemilli’nin ablasıdır. Yaklaşık 47 yıllık evliyiz. Şehriban , bana , ailesine , çevresine çok saygılı bir eştir. Bu mutlu giden evliliğimizden dört oğlan bir kızımız oldu. Çocuklarım sıra ile Ali, Tacim, İbrahim , Seyit ve kızımız Zahide oldu.  Çocuklarımdan İbrahim evli , işyeri var ve Elbistan’da ikamet ediyor. Kızım Zahide ise akraba ile evli ve İstanbul’da ikamet ediyor. Diğerleri yurt dışında kalıyorlar. Zaman-zaman yaz aylarında tatile gelince görüşüyorum,  torunlarımı seviyorum. Bazen kış aylarında ben ve eşim  yurt dışı gezi ve ziyartlere gidiyoruz. Avrupa’nın bir çok ülkesini ve şehirlerini gezdik.  Yaz aylarında yaklaşık altı ay kadar köyümüz Kantarma’da kalıyoruz. Kış aylarında ise  Elbistan’daki evimizde kalıyoruz.

1989 yılında  Kantarma Köyü  Muhtarı oldum. Üç dönem seçildim.  Yaylalarımız olan BireKale’ye ve BireViri’ye ilk araba yolunu ben yaptırdım. Çok zorlu bir aşamaydı o dönem. Köye içme suyu şebekesi yapıldı, her eve su bağlandı.  Kızılkandil Köyü’nden Colbana borularla su bağlantısı yapıp çeşme kurdum. Köye giriş toprak yolu genişlettim.  Elektirik kurumuna defalarca müracaatımız sonucunda köyümüz elektiriğe kavuştu. İçme suyu deposu bakım ve onarımdan geçirildi.  Sanırım 1994 yılıydı. Benim evde bir toplantı yaptık ve köyle ilgili önemli kararlar aldık. Her evin önü ; 5x10m. (yaklaşık 50 M.kare ) bahçe olarak imar edilecekti. Çoğunlukla buna uyuldu. Halkın isteklerine yetişmeye çalıştım.

2003 yılında kendi isteğimle muhtarlık görevini bıraktım, emekli oldum.

 GÜZEL SÖZLERİM

” İnanç; insanı ruhen ve vicdanen geliştirir.”

“En büyük ibadetim topluma hizmet etmektir.”

“Çocuklarını, eşini, çevreni sev, mutlaka karşılığını alırsın.”

“Saygıda kusur etme , hatalı olsanda.”

“Eline, beline, diline her zaman sahip olacaksın.”

VATAN BORCU

1953 yılında askere gittim. Kocaeli – Köseköy Askeri  Birliğinde Yurt içi Işıldak Bölümü’nde  yaptım askerliğimi. (Yazarın Notu:  Bu askeri birlik oturduğum Uzunçiftlik’e çok yakın. İşe giderken, şehir merkezine giderken önünden geçiyoruz. Büyük bir yeşil alana  konumlanmış durumda hala faaliyetlerine devam ediyor.)   Eski ve yeni yazı biliyordum. Okumam yazmam iyi idi.  Olumlu davranışlarım dikkat çekmiş olmalıki, bir gün bölük komutanı beni çağırdı ve şöyle bir soru sordu :” Söyle bakayım Abuzer, din nedir ? ne anlam ifade eder?” Hemen cevap verdim. ” Komutanım din ; insanları insani yönden ruhen terbiye eden bir inanç biçimidir.” Komutan bu cevaptan memnun olmuştu. Bana döndü ve hitaben;”  Bundan sonra sen onbaşı olarak görev yapacaksın.” dedi. Onbaşı olmuştum. Sevinçliydim. Bu olanlar birim komutanımız Binbaşının kulağına gitmiş olmalıki,  Bir gün beni yanına çağırdı ve aynı soruyu  sordu. Bende aynı şekilde cevap verdim. Memnundu. Sırtımı sıvazladı ve postasını çağırdı. “Abuzer’i Gelibolu’daki çavuşluk kursuna yazın. Onu çavuş olarak görmek istiyorum.”  Bu terfi olayı beni çok mutlu etmişti. Tabiki askerliğimi çavuş olarak bitirmiştim.  1955 yılında teskere alarak Köyüme aileme döndüm.

ALEVİ KÜLTÜRÜNE  OLAN İNANCIMIZ VE KATKIMIZ

Kantarma Köyü ezelden beri halkla içiçe alevi kültürünü yoğun yaşamıştır.  Babam dahil bende  ilim ve irfanımızı Kantarma  cemiyetinden aldık. Cemlerimizi köylünün evinde yapardık. Bazen yaya, bazen at sırtında köyleri dolaşırdık. Sazımızı yanımızdan ayırmazdık. Saz çalarak, hem söyleyerek , sohbet ederek, sözümüzü özümüze katarak büyüdük. Toplumumuz, cemiyetimiz bize insanı kamil mektebi oldu. Deyişlerimizi atalarımızdan, dedelerimizden ezbere öğrendik. Edep-erkanımızı içimizde taşırdık. Mümkün mertebe bu ilim-irfan yuvasını hep birlikte taşıdık, geliştirdik.

Alevilik kültüründe yaradılış hiç bir zaman hor görülmez. Edebi olmayanın erkanı olmaz. Yeryüzünde her mekan, her canlı baş tacımızdır. O yüzden dirki;  dil, din, ırk ayrımı yapmayız.  Kürdü, türkü, arabı, afrikalı, asyalı, amerikalıyı ayırım yapmadan severiz. Sevgi inancımızın temelidir. Barış içerisinde kardeşçe yaşamak hedefimizdir. Cennet denilen bir güzelliği ötelerde değil, var olan bu cenneti güzel yaşamaktır aslolan.

BİR ANIM :Bir gün İbo dedenin oğlu, nur içinde yatsın,  Mamo Dede ile  KaraHasan Uşağı mevkiinde , Tahtali Dağına gittik. Çok eskilerde odunlarımızı dağdaki  ağaç kırıntılarından odun kesip eşeklere yükler  getirirdik. Odunumuzu hazırladık. Hayvanlara yükledik.  Köye doğru sohbet ede-ede yola koyulduk. Epey yol almıştık.  Üç Kuyular mevkiine gelince Mamo Dede ceketini ve yeleğini  hatırladı. Birden çok heyecanlı bir sesle bana doğru  bağırdı:” Eyvaaaahhh, Abuzer ben ceketimi, yeleğimi unuttum.” dedi telaşla. Ben istifimi bozmadım. Mamo Dede’ye döndüm.”Sen dua etki kendini orada unutmamışsın.” Gülüştük. Ertesi gün yeniden yola koyulduk ve ceketi, yeleği bulduk, alıp köye döndük.

HİMMETİden

Kalmışız gam vadisinde , bir hadi rehber gerek.

Bizi bu zelaletten kurtarmaya, bir ulu er gerek.

Yok iken nam-ı  nişanı alemi adem henüz,

Lifi hurma ile devi bağlayan server gerek.

Pençeyi hayber kuşağı yedi illahu gafur,

Maht içinden ejderhayı şek eden Haydar gerek.

Alimin ilmi le dunni , halli-kulli muşkülat,

Kadıyu badu, kebu ter meftui ezder gerek.

Yari Ehmet,  Zevci Zehra , babi şebberi – şubbe,

Miri Malik, Şahi Selman hocayı Kamber gerek.

Üstümüzde  bi musibet, zulmetin defetmeye,

Şahi Merdan, şiri  Yezdan, Husrevi haber gerek.

Bu seda sizden bana ehsan ediptir Himmeti,

Vermeyi Fethi Necati Haydari Seftar gerek.

Kaynak:  Abuzer Dede

Yazan:

2015 – KANTARMA KÖYÜ

Seyit Rıza  Bakır  (emekli öğretmen)

seyitriza@gmail.com

İlginizi çekebilir...

PSAKD-DANISMA-KURULU-

PSAKD yöneticileri: Gençlerimiz ışık saçıyor-VİDEO

PİRHA- PSAKD şube yöneticileri, Antalya’da gerçekleştirilen iki günlük danışma kurulu toplantısını değerlendirdi. Uzun aradan sonra …