Bu kadar değişik demokratı Türkiye’den başka hiçbir ülkede bulamazsınız, öyle bir demokrasi vardır ki Türkiye’de iktidarı düşürmek ve ülkeyi yönetmek isteyen bütün muhalefet partilerinin gazete ve televizyonlarda suç işlediği söylenmektedir. Öyle ince bir oyun oynanıyor ki Türkiye’de, demokrasiyi hiç yaşamadığımız için anlayamıyoruz pek. Alıştıra alıştıra yapılan bir sistem var ve bunun için onlarca insan kullanılıyor.
Televizyonda şu konuşmaya çok şahit olmuşsunuzdur yandaş yalakalar tarafından, “AKP’yi yada sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirmeyi anlarım ama onlar (HDP yada CHP) eleştirmiyor ki, yıkmaya çalışıyor” Eleştirmeyi haklı bulduğundan ve bunu üstüne basa basa ve tekraren söylediğinden (Bak bidaha söylüyom, eleştirsin, ben de eleştiriyorum heee) karşı taraf da iktidarın yıkılmasını bozgunculuk sanıyor ve susuyor.
En komiğime giden de şu eleştiri “Siz bu millet ittifakını seçim için kurmamışsınız ki, Erdoğan’ı yıkmak için kurmuşsunuz” Leynnnn, angut, ben o partiyi neden kurdum, sen iktidarda kal da ben ölene kadar sana muhalefet edeyim diye mi, tabi ki iktidara gelmek ve ülkeyi yönetmek için kurdum. Ama burada sözcük bilerek ‘Yıkmak’ olarak seçiliyor ki, bunu söylediğinde ben iktidarı değil de devleti yıkıyor gibi görünüyorum ve yıkıcı olarak potansiyel suçlu ilan ediliyorum.
Hiç bu ülkede neden ve ne zaman türban kavgası başladı diye düşündünüz mü, çoğumuzun düşündüğünü sanmıyorum. Sizi nasıl alıştırdılar bugüne, hiç anımsıyor musunuz? 12 Eylül darbesi olduğunda Kenan Evren neden her konuşmasına elinde Kur’an-ı Kerim ile çıkıp, her seferinde bir ayet okudu, başkasına değil, kendi kendinize sordunuz mu, en hakiki ve öz Kemalist Kenan Evren bunu neden yaptı?
Bişeyler hazırlanıyordu, 1976 yılında bir veli kızını İmam Hatip Lisesi’ne yazdırmak istedi, kabul edilmeyince hukuki mücadele başladı ve danıştay kararıyla kız öğrenciler de hak kazandı. Danıştay’ın 1976 kararından 2020 yılı Ayasofya kararına bakığımızda bu 44 yıl neler yaşadık, hiç düşündünüz mi acaba?
İmam, vaiz yada müezzin olamayacak kızlar neden İmam Hatip Liseleri’ne öğrenci olarak alındı, hiç düşündünüz mü, yüzlerce ve binlerce kız neden kendi iradeleri dışında örtünmek zorunda kaldılar, bunu düşündünüz mü? 2 önemli faktör vardı, kızların çalışması bir şekilde engelleniyordu, hem de kendilerince lise mezunu sayacaklardı kendilerini. Bu kimseyi etkilemedi, çünkü kadın erkek eşitliğini Atatürk’ün okuma yazması olmayan kadınlara verdiği oy hakkı olarak gördüğümüzden kızların okuması çok da önemsenmemiştir. İkinci faktör de bu kızların sayısı artıyordu, binlerce türbanlı kız üniversiteye giremiyordu, o kızların gereksiz yere İmam Hatip’e kabul edilmesi bir taktikti ve herşey planlandığı gibi gidiyordu.
Öyle pis bir taktiksel dönemdir ki bu dönem, 12 Eylül Kenan Evren döneminde hemen hemen hiç yeni İmam Hatip Lisesi açılmadı ama Temel Eğitim Kanunu’nun 32. maddesinde yapılan bir değişiklikle İHL mezunlarının üniversitelerin tüm bölümlerine gidebilmesine olanak tanıdı. Düşünebiliyor musunuz, 13 ayrı ders okuyorsunuz, alakasız başka derslerden sınava girip lise mezunu oluyorsunuz ama eczacı ya doktor olabiliyorsunuz. O güne kadar kimya, bioloji, matematik seçmeli ders olmuş ve toplamı haftada 4 saat okumuşsunuz, o da hepsini değil ama kimyager olma hakkınız var.
Hepsi demokrasi diye yutturuluyor ya, demokrasiyi hiç yaşamadığımızdan bağrımıza basıp, kabulleniyoruz. Mesela Recep Tayyip Erdoğan İmam Hatip Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1 yıl fark derslerine çalışmış ve Eyüp Lisesi’nde sınavlara girerek üniversiteye gitmeye hak kazanmıştır. Doğrusu da budur, yoksa rezil olur diğer öğrencilerin yanında.
Nasıl, alıştıra alıştıra yapınca iyi gidiyor değil mi, farkına bile varmıyorsunuz. Doğal olarak faşizmden kurtulması gerekiyor Türkiye’nin, o zaman seçim lazım ama seçime katılacak partileri de seçmek ve elemek lazım ve sonunda seçimi kazanacak bir tarikat üyesini parti başkanı olarak piyasaya sürmek lazım. Biz de demokrasiyi o kadar özlemişiz ki, bize demokrat diye sunulan Turgut Özal’ın bu darbenin yapılmasına neden olan 24 Ocak kararlarının üstadı ve 12 Eylül darbesinin başbakan yardımcısı olduğunu unutup, 3 idam kararında imzası olduğunu da anımsamadan demokrat diye bağrımıza basmışız.
Bugünlere hep basamak basamak geldik ve bisürü olay yaşadık ama farkına varamadık gerçeğin ne olduğunu. Mersin’de bir okul müdürü kız ve erkek öğrencilerin aralarında 38 santim mesafe olması gerektini açıkladığında bu işin nereye varacağını anlayamadık. Yapılanların hepsini saymayacağım, çoğunu yaşadık ve sessiz kaldık ama tecavüze uğrayan bebelerin sayısı bir okulu tamamıyla dolduracak sayıyı bile geçmiştir herhalde.
Ve onlar yönetiyor bugün bu ülkeyi, hatta Bilal Erdoğan önemli bir açıklama yapmış ve “Yunanistan, Çin niye alfabesini değiştirmemiş? Demek ki gelişmenin alfabeyle alakası yokmuş” demiş. Aman Bilal Erdoğan, bir de kendi başına iç açma, baban o milyon dolarları üfürtmeni bir de Osmanlıca söylemeye çalışsaydı sen hala “Kime ne vereyim ve ne zıman bıbıcım” demeye çalışıyor olacaktın, bence sus en iyisi.
Ve ben inanıyorum ki, Tayiban sistemi geldiğinde de “Ama adamın adı o, ne var bunda” diyeceksiniz ve sonraki adımı bekleyeceksiniz ama artık sizin için atacak adım kalmayacak.