Anne Doğan: Önce gülen gözleri gelecek içeriye…

Anne Doğan: Önce gülen gözleri gelecek içeriye…
Anne Doğan: Önce gülen gözleri gelecek içeriye…

9 Ocak 2013 tarihinde üç kadın devrimcinin Paris’te hunharca katledilmesi Kürt halkının hafızasında asla silinmeyecek bir yara açtı. Bir de en sevdiklerini, en değerlilerini kaybeden üç aile vardı. Bakmaya kıyamadıkları, görmeye doyamadıkları kızlarını kaybettiler. Onlar ailelerin en korkusuzları, en neşelileri, en gurur duyulan evlatlarıydılar. Yürekleri yangın yerine dönen aileler her günü, her anı onlarla soludu, boşluklarını onların anıları ile doldurdu.

Bu üç aileden Doğan ailesi sevgiyle, emekle büyüttükleri ‘Fidan’ını Kürt halkının hep lanetle anacağı bu katliamda yitirdi. Doğan ailesi için Fidan gülmek demekti, Fidan paylaşım demekti, Fidan devrim demekti, Fidan onur, Fidan erdem ve Fidan hiç dinmeyen bir acının ince sızısı…

Fidan Doğan’ın (Rojbin) annesi Fatma Doğan, kızının en çok şen yüzünü doldurmuş gözlerine. Onun insanı sarmalayan o devasa gülüşünü “Gülmeyi çok severdi, çok güzel gülerdi” diye tarif ediyor.

Abla Saime ise Rojbin’in paylaşan, çoğaltan yüreği için “O özel biriydi, yaptığı hiçbir iyilikten karşılık beklemezdi. Eğer birine bir şey yapacaksa önce kendisi mutlu olurdu, hele bir de karşısındaki insan yaptıklarından mutlu olmuşsa ondan mutlu olanı yoktu” diyor.

ANNE İLE 2 YILLIK AYRILIK

Anne Fatma, Avrupa yoluna çıkarken 3 kızını Elbistan’da babaannelerinin yanına bırakır. Fidan en küçükleri, en nazlılarıdır. Annesinin ardından çok ağlar 7 yaşındaki Fidan. Abla Saime o günleri “Üç kız kardeş her gün evin damına çıkıp annemin gelmesini bekliyorduk. Ben ve Dilara da etkilenmiştik ama Fidan kadar değil” diye anlatıyor.

2 yıllık ayrılıktan sonra Doğan ailesi kızlarını yanlarına yani Fransa’ya aldırır. Dilini bilmediği, alışkanlıklarına, kültürüne yabancılık hisseden 9 yaşındaki Fidan mültecilik günlerinin etkisini çok derin yaşar. Saime, “Annemler kampta kalıyorlardı. Dil bilmediğimizden kaynaklı bizi iki üç km uzakta bir okula verdiler. Okula yetişebilmek için sabahları çok erken kalkardık, sabah akşam o yolu yürürdük. Daha sonra kampımız değişti, bizi öyle bir kampa verdiler ki orası bizim kâbusumuz oldu. Annem babam da bu koşullara oturum alabilmek için katlanıyorlardı. [pullquote]Yaklaşık iki yıl orada kaldık. O kamp bizim için bir kâbustu” sözleriyle mültecilik günlerinin çocuk yüreğinde bıraktığı izleri bir kez daha anımsıyor.[/pullquote]

GİTTİĞİ HER ORTAMDA SEVİLİRDİ

Fatma Doğan’ın anlatımlarına göre kızı Fidan küçüklüğünden beri çok çabuk arkadaş edinendir, gittiği ortamda en çok sevilendir. 16 yaşındayken Lyon’dan Strasbourg’a taşınır Doğan ailesi. Fidan derslerinde de oldukça iyidir, çalışkan bir öğrencidir. Bu dönem içerisinde Kürt özgürlük mücadelesine sempati duymaya başlar. Derneğin kültürel çalışmalarında yer alır, folklor oynar. Arayışlarını büyüten, devrimcilerle ilişkilerini güçlendiren Fidan 17 yaşında özgürlük mücadelesindeki yerini alır. Abla Saime o günleri şöyle anlatıyor:

“Fidan partiye katılım sürecini benimle hiç paylaşmadı. Onun katılımı hepimiz için sürpriz oldu. Beklemiyorduk. Fidan liseye gittiğinde çoğu derslere katılmıyormuş, biz bunu daha sonra öğrendik. Okulu bırakıp yürüyüşlere katılıyormuş, derneğe gidiyormuş. O dönem içimizde Kürt ulusal mücadelesinde en aktif olan Fidan’dı. Yürüyüşlere katılıyor, derneğe gelip gidiyor ve folklor öğreniyor. Bunların hepsini severek ve heyecanla yapıyordu. Sanırım ona engel olacağımızı düşündüğünden bu geliş gidişlerini bizimle paylaşmıyordu.”

Anne Fatma Doğan kızı için “mücadeleye bağlıydı” diyor. Annesini ziyarete giden Fidan evden her çıktığında gözden kayboluncaya kadar ardından bakar. Onun için kaygılıdır, tasalıdır annesi: “Hiç aklımdan çıkmıyor. ‘Nereye kadar bu valizle koşa koşa gideceksin’ diye düşünürdüm; acaba bir gün biter miydi? Saatlerini, dakikalarını sayıyordum Paris’te şu saatte binecek şu saatte inecek, nerede yemek yiyecek…”

GÜLMEYİ SEVERDİ, ÇOK GÜZEL GÜLERDİ

Rojbin oldukça sosyaldir, girişkendir. İnsanları özgürlük mücadelesine çekmek için büyük gayretler içerisindedir. “Konuşkandı, öyle boşta konuşmazdı.

Anne Doğan: Önce gülen gözleri gelecek içeriye…Anne Doğan: Önce gülen gözleri gelecek içeriye…
Anne Doğan: Önce gülen gözleri gelecek içeriye…

Çok dürüsttü, kendini olduğundan büyük göstermezdi, nasıl görünüyorsa öyleydi aslında Fidan. Kalbi temizdi… Gülmeyi çok severdi, çok güzel gülerdi. Şimdi hep gözüm kapıda; o güler yüzüyle gelecek, önce gözleri gelecek içeriye, sıcak yüzü yine gelecek diyorum. O kıvrım kıvrım saçları aklımda…” diye anlatıyor annesi

Ve abla Saime’nin sözleri: “Onunla konuşmak bile beni rahatlatıyordu. Duygularımı ona anlatmam yetiyordu. Bazen ‘ben olsaydım öyle yapardım’ ya da ‘şöyle yapsan daha iyi olur’ vb. şeyler söylerdi. Direkt ifade etmezdi ama dolaylı biçimde bana tercüman oluyordu. Onun her söylediğini dikkate alırdım. O’nun düşünceleri benim için çok ama çok önemliydi.

KARDEŞİ SAİME: O BENİM RUH İKİZİMDİ

Biz sadece kardeş değildik aynı zamanda çok iyi arkadaştık. Benimle her şeyini paylaşırdı, sadece örgüt konusunda sınırları vardı, gerektiği kadar örgütü benimle paylaşırdı. Bunun dışında önemli ya da önemsiz ne varsa birbirimizle paylaşırdık. En ufak sorunlarımı bile paylaşırdım, biliyordum ki o beni anlayacak. Ben konuşmadan bile beni anlıyordu. Çoğu zaman daha ben anlatmadan, “ben biliyorum senin ne diyeceğini” diyordu. Bana beni anladığını hissettiren biriydi. Beni en iyi anlayan insandı. O benim ruh ikizimdi. Hiçbir zaman O’na ruh ikizim olduğunu söylememiştim ama O da arkadaşlarına söylemiş, Saime benim ruh ikizim, diye.”

Rojbin bir derviş sabrındadır. Herkesi dinleyen, sorunlarına çözüm arayan, anlayan biridir. Mücadelesinin militanı, yoldaşlarının gözbebeği, annesinin sevgili kızı, ablasının hem kız kardeşi hem yarenidir. Ve özgürlük marşlarını, Kurdili ezgileri öğrettiği yeğeni Selin’in belki de gelecekteki kahramanı…

‘DEMEK Kİ SAVAŞ SADECE DAĞDA DEĞİLMİŞ…’

Rojbin 2012 yılında hep özlemini duyduğu Kürdistan topraklarına gider. Döndüğünde daha iddialıdır, daha olgun ve güçlüdür. Çalışmalarına büyük bir özveriyle katılır. Ülke topraklarına gidişi ve dönüşü için annesi “Fidan oradayken kemiklerim sızlıyordu. Geldiğinde hafiften kilo almıştı, ‘dağda size iyi bakmışlar kızım’ dedim. Keşke dağda kalsaydı hiç dönmeseydi, onun ölümü Paris’teymiş demek. Ben nasıl inanırım, nasıl teselli olabilirim onun yokluğuna, adı kaldı işte… Dağda olsa ‘karşılıklı bir çatışma var ve savaştılar’ diyeceğim. Ama Avrupa’da bu katliamın yapılması, asıl benim zoruma giden bu” diyor.

Katliam adresinin Fransa olması abla Saime’nin en büyük şoku: “Böyle bir şeyin Fransa’da olması beni şoke etti; Paris’in ortasında böyle bir katliam… Demek ki savaş sadece dağda değilmiş, savaş her yerdeymiş ve O her yerde savaşıyormuş.”

Aradan bir yıl geçti. Ne Kürt halkının ne de Doğan ailesinin öfkesi tazeliğinden, büyüklüğünden bir şey kaybetmiş değil. Kabul etmek, inanmak onlar için en zor olanı. Onları teselli eden tek nokta Kürt halkının bu üç devrimci kadını muazzam sahiplenişi…

‘İÇİMDE GECE GÜNDÜZ YANAN BİR ATEŞ’

Haberin duyulmasıyla Paris’e doğru yola koyulurlar. Kızını kaybettiğini duyan Fatma Doğan gözlerini açabildiğinde Paris’te “iğne atsan yere değmez”

Anne Doğan: Önce gülen gözleri gelecek içeriye…
Anne Doğan: Önce gülen gözleri gelecek içeriye…

dediği bir kalabalık ile karşılaşır: Gözlerimi açtığımda Paris’teydim. Beni götürüyorlar, bir kalabalık, bir kalabalık. İğne atsan yere değmez. ‘Niye Fidan gelmiyor, niye gelip bana sarılmıyor’ diyorum. Hep bekliyorum ki kapıdan içeri girsin….

Onlar daha gencecikti. Leyla daha gencecikti, Rojbin’in hayalleri vardı. Diyorum ki içimde gece gündüz yanan ateş seni de yakar. Sen onlardan beter…”

Ve abla Saime: “Onsuz bir yaşam çok zor, bu gerçeği kabul etmek çok zor… Onun yeri çok başkaydı. Onu çok ama çok arayacağım, zaman geçtikçe daha da zorlaşıyor onsuz bir hayat… Arkadaşım, dostum, kardeşim her şeyimdi…”

Kaynak : ANF

İlginizi çekebilir...

Sinemilli Dedelerinden Şeyho Dede'nin oğlu Savaş Maraş şehit düştü

Sinemilli Dedelerinden Şeyho Dede’nin oğlu Savaş Maraş şehit düştü

Elbistan Kantarma köyünden Sinemilli dedesi Şeyho Dede’nin oğlu PKK gerillası Mehmet Soysüren (Savaş Maraş) ölümsüzleşti.  …